görsel

"Tevellüdüm merak ise, miladı otuz dokuz
Kasımın on yedisinde Zeynel Babadan geldim.
Döndü Anaya rahmolmuş, ehlibeyt meftunuyuz,
Ben faninin acısına, seyr-ü sefadan geldim."

Bir dörtlüğünde kendini böyle tanımlar. 17 Kasım 1939'da Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin Berçenek köyünde ( şimdiki adıyla Tarlabaşı ) başlar yaşamı. Şerif doğmadan önce vefat eden amcasının anısını yaşatmak için amcasının adı verirler. Şerif Cırık. Ama zaman onu yüreklere AŞIK MAHZUNİ ŞERİF olarak kazır. Medrese eğitimi, köyüne okul gelişiyle ilkokul eğitimi,ardından Mersin Astsubay Okulu’na kaydolarak eğitimine devam eder usta. 1959’da Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’nu bitirir. Başarılı bir öğrenciydir; Kuleli Askeri Lisesi’ne aynı yıllarda kaydolacaktı ki, eğitiminin sürdürdüğü okulda yapılan bir aramada çantasından çıkan Alevi-Bektaşi Ozanlarının şiirleri ve Marksizm ile ilgili kitaplar çıkınca okulu bırakır. Kululeli askeri lisesine başlar sonrasında güçlükler eğitimini tamamlamasına izin vermez.. Küçük yaşlardan itibaren halk ozanı olması gerektiğine , bunun için doğduğuna inanan ustanın inancı bu dönemde yoğunlaşır. Çocukluğundan itibaren haksızlığa, hukuksuzluğa , merhametsizliğe bozuk düzene karşı çıkan ustanın, bu tavrı ileride türkülerinde de kendini gösterek ve hiciv dolu, taşlama yaptığı türküleri üretmesini sağyacaktır. O bir Halk ozanı, dünya görüşü olan bir insan olarak fikirlerini söylemekten bir an bile ödün vermez. Henüz 12 yaşında halk ozanı olmaya karar veren Mahzuni, 1961 yılında ilk plağını yapar. Kendisini her zaman dünya kültürleri içinde bir parça, mazlum milletler içinde bir birey olarak tanımlayan Mahzuni Hayatı boyunca bozuk düze ne karşı çıkmış, haksızlıkları yüksek sesle haykırmıştır. Bazı kesimleri rahatsız eden bu boyun eğmez tavrı sebebiyle defalarca evini yakarlar. Bıkmadan usanmadan yeniden tamir eder evini. Ama boyun eğmez. Bir gün köy kahvesinde arkadaşlarıyla otururken kahveyi kurşunlar düşmanları. Mahzuni'ye bir şey olmaz ama ohayatı boyunca o an ölmüş olmayı diler. En sevdiği arkadaşı vurulmuştur. Öylesine oturur gibi durmaktadır yanı başında. Yana düşmüş başını görmeseler kimse inanmaz öldüğüne. Avcıların domuz avında kullandıkları DOM DOM kurşunuyla taranmıştır kahvehane..
Kaşların Arasından
Domdom Kurşunu Değdi
Bir Avcı Vurdu Beni
Bin Avcı Beni Yedi
Ah Dedim Ağladım
Yaremi Bağladım
Eğdi Yar Boynun Eğdi
Mevlam Kerimsin Dedi
Hançer Yarası Değil
Domdom Kurşunu Değdi