görsel


Bones Dizisi Üzerine:
On iki sezon boyunca izlediğim en uzun dizilerden biriydi ve bana çok şey kattı. Uzun bir yazı olacak, kısaltmaya çalışmayacağım.
Karakterleri bir vereyim diyorum:

Temperance Brennan: Epey ünlü ve zeki bir antropolog. Adli antropoloji ile haşır neşir olunca orada kalıyor. Anne-babası suçlu oldukları için Brennan 15 yaşında iken onları terk ediyor. Abisi de onu sorumluluğunu alamayınca, koruyucu aile silsilesi başlıyor. Booth’un ona taktığı lakap Bones’le seslenirsek, Bones sosyal bakımdan zayıf ama duygusal bir yapısı var. Olayları, dünyayı algılama ve analizi parantez içinde normal insanlardan farklı.
Seeley Booth: FBI’da ajan olarak çalışıyor. Orduda bulunmuş, keskin nişancı olarak pek çok can almış. Cinayet çözme konusunda aldığım can kadar iyilik yapmak isterim lafı beni çok etkiledi. Parker adında bir oğlu var. O zamanki kız arkadaşına hamile kalınca evlenme teklifi ettiği için reddedilmiş. Fakat o hep iyi bir baba olamayacağından geri çevrildiğini düşünmüş. Babası küçükken onu ve erkek kardeşini dövüyormuş. Hatta bu yüzden annesi onları terk eder. Torunlarının dövülmesine içi elvermeyen dede onları alıp büyütür. Bones’le tuhaf bir auraları oluşur. Güncel manada aşk desek de aşktan daha güçlü temeli dostluğa dayalı bir bağ. Öyle bir bağ ki bu, kompas mümkün değil.

Angela Montenegro: Tam bir bilgisayar kurdu olan Angela’nın aslında hiç ceset vesaireyle alakası olmaz. Sadece Bones’le bir tanışıklığı vardır. Bu yüzden Jeffersonian’a gelir. Oradan da pek çıkamaz doğrusu. Onda en sevdiğim özelliklerden biri oraya ait olmasa da oranın parçası olmayı. Evet cümle çok tuhaf farkındayım ama izlemeyen biri de anlamasın kardeşim.

Jack Hodgins: Ailesi oldukça varlıklı, o ise züppe görünümü altında sıcacık yürek taşıyan biri. Angela’ya âşık olur. Angela da ona olur. Ki böcek bilimci, komplo teorisi konusunda uzman Hodgins’in aşkı da sevmesi de hep güzeldi. İmrenilecek denli hem de.
Zack Addy: Stajyer antropolog. Üstün zekâlı biri. Laf aramızda Bones, en çok onu sevdi. Onun yeri hep ayrı idi.
Camille Saroyan: Kurumun yöneticisi güzel doktor. Cam’in beni en çok etkileyen olayı yıllar önce birlikte yaşadığı adamın çapkınlıklaır yüzünden adamı terk edince, onun kızından ayrılması yüzünden anne olmak istememesidir. Hoş o kızı sonra evlat edinecektir ama. Kurallara bağlı gibi görünse de bazen herkesi sarıp sarmalaması hoştu.
Arastoo Vaziri: İran’dan kaçmak zorunda kalan dindar bir Müslüman’dır. Farsça rubailer yazan çok yönlü biridir. Rubasini kime yazdığını öğrenmek için izleyiniz.
Lance Sweets: FBI psikologudur. Gerçi Bones psikoloji bilimine inanmadığı için önce epey sürtüşürler. Gene de Brennan ile Booth ilişkisinde özel bir yeri vardır. Aralarındaki ilişki sebebiyle kitap yazacak kadar.
Devamı....
Daha pek çok oyuncu var ama burada keseyim. Gelelim ben neden çok beğendim kısmına. Antropoloji bilimini enine boyuna tanıdım. Eskiden olsa ırk bilimi deyip geçeceğim kavram konusunda heybemi epeyce doldurdum. Normal şartlarda herkese iğrenç gelecek ayrıntılar. Parçalanmış cesetler olsun erimi sıvılaşmış vb olsun kendimi denedim. Midem bulanacak mı acaba diye denedim. Konserve etlerden çıkan etlerden yapılan güveçten insan gözü çıkması konusu hariç midem kalkmadı.
Derseniz ki ben kaldıramam ona da varım. Hak veriyorum.
Beni etkileyen bu diziyi izlemeyi önermekten başka size bir kelam edemem, hoşça kalın.