Ebedi Gençlik Rüzgarı

Hayatıma annesiz bir çocukluk damgasını vurdu; erken geliştim, çok şeyi keşfetme yoluyla öğrenmek durumunda kaldım. Yüzü gülmeyen, mutsuz, umutsuz, mahzun bakışlı bir çocuk...

Arkadaşsız büyüdüm. Tiyatrocu bir ailenin çocuğu olmama karşın, tiyatroyla 12 yaşında, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun çocuk bölümünde tanıştım. Orada ilk defa sosyalleşmeye başladım. Artık birlikte şarkılar söyleyip dans ettiğim, rol icabı değişik duyguları paylaştığım arkadaşlarım vardı. Başroller oynadım, alkışlandım ve sonunda güldüm. "Aaa... Meğer dişleri de varmış" dediler.

Tiyatro beni bir ana gibi sarıp sarmaladı. Ne sordumsa cevapladı, öğretmekten hiç bıkmadı. Yol gösterdi, seçimde özgür bıraktı, başarınca yüreklendirdi, taçlandırdı, hatalarımın cezasını çektirdi ve bana, beni hayatın her türlü haline hazırlayan oyunlar oynattı.

Sevgiyi, aşkı, ihaneti öğrendim. Zenginliği, fakirliği tanıdım.
Seçim hep benimdi. O benim annemdi. Yol gösterdi. Geri durdu.
Seçim benimdi...
Ben insan olabilmek istedim.
İnsan olmak zordu.
Ben mutluluğu, zoru başarmakta buldum.