Iğdır'ın kuzey ve kuzeydoğu sınırını, Aras Nehri ve bu nehrin oluşturduğu Türkiye-Ermenistan sınırı oluşturmaktadır. Doğusunda Türkiye-Azerbaycan'ın Nahçıvan zerk Cumhuriyeti sınırı ve güneydoğusunda Türkiye-İran sınırı yer almaktadır. Güneyinde Ağrı ili (Doğubeyazıt ve Taşlıçay ilçeleri) bulunmaktadır. Bu sınır kabaca doğu-batı doğrultusunda uzanan ve Doğu Torosların doğudaki uzantısı olan Karasu-Aras sıradağlarından oluşmaktadır. Bu dağlar doğuya doğru uzanırken aynı zamanda Yukarı Murat-Van Bölümü ile Erzurum-Kars Bölümü arasında sınır oluşmaktadır. Bu dağların doğuya, Ağrı volkanına kadar devam eden uzantısı üzerinde sırasıyla "Kızılcaziyaret Dağı" (2887 m.), "Durak Dağı" (2811 m.), "Zor Dağı" (3196 m), "Pamuk Dağı" (2639 m.) bulunmakta ve en doğu uçta ise Büyük Ağrı (5137 m.) ve "Küçük Ağrı" (3896 m.) volkanik dağları bulunmaktadır. Durak Dağları üzerinde Balık Gölü (2250 m.) bulunmaktadır.[2] Iğdır'ın batısında Aras Irmağı'na katılan Gaziler Deresi'nin batı bölümü, Kars ili, Kağızman ilçesi ile olan sınırını oluştururken kuzeybatısında da yine Kars ilinin Digor ilçesi bulunmaktadır.
Iğdır ili tamamen Aras Nehri'nin havzası içerisinde bulunmaktadır. İl sınırları içerisinde Aras Nehri'ne katılan önemli akarsular batıda Gaziler Çayı, Buruksu Çayı, doğuda ise Aşağı ve Orta Karasu çaylarıdır. Tuzluca çevresinde Bazaltik ve kahverengi topraklar geniş yayılış alanına sahipken, Iğdır Ovası'nda alüvyal topraklar, Doğu Iğdır Ovası ve Dil Ovası'nda tuzlu topraklar hâkimdir.[3]
İklim
İKLİMİ Iğdır Ovası ve çevresi, Türkiye ve Doğu Anadolu ölçüsünde kendine özgü iklim özellikleriyle "yöresel klima" alanı içine girmektedir. Iğdır Rasat İstasyonu'nun 40 yıllık ölçümlerine göre, bu merkezde yıllık sıcaklık ortalaması 11.6 C0, yıllık ortalama sıcaklık farkı ise 29.2 C0 kadardır. En yüksek sıcaklık değerlerine ağustos 41.8 C0, en düşük sıcaklık değerlerine de aralık ayında -30.3 C0 rastlanmaktadır. Don olayının oluştuğu gün sayısı 112.5 gün, yıllık ortalama yağış tutarı 257.6 mm. kadar olup, yağışların yarıdan fazlası 154.6 mm ile ilkbahar ve yaz mevsimlerine isabet etmektedir. En az yağış ise 47.8 mm ile kış mevsiminde düşmektedir. Iğdır ilinin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Sanâyi ve turizm sektörü fazla gelişmemiştir. Tarım: Aras Nehrinin suladığı Iğdır Ovası, önemli tarım alanıdır. İklimin uygun olması sebebiyle, ovada pamuktan şeftaliye kadar çeşitli bitki ve meyve yetiştirilir. Başlıca tarım ürünleri şeker pancarı, buğday, arpa, patates ve pamuktur. Hayvancılık: Geniş yaylalara sâhib olan Iğdır’da hayvancılık önemli gelir kaynağıdır. En çok koyun yetiştirilir ve canlı hayvan ticâreti yapılır. Hayvanlardan elde edilen sütten kaşar peyniri, tereyağı gibi ürünler üretilir. Sanayi: İlde sanayi tesisleri, genel olarak tarımsal üretimden sağlanan hammadde kaynaklarına dayanılarak kurulmuştur. Un, bisküvi, çikolata,tuz ve yem fabrikası ile tuğla fabrikası bulunmaktadır. Genelde bu tesisler, küçük sanayi iş yerlerinden oluşan ve çalıştırdığı işgücü sayısı 5-10 civarında olan ve hammaddenin bol olduğu aylara göre faaliyetlerini devam ettiren tesislerdir. Üretim, çoğunlukla mevsimlik işçilerle sağlanır. İldeki Bisküvi ve Çikolata Fabrikaları'nda çalışan kişi sayısı 155'tir. İlde 150 kişiden daha az personel istihdam eden küçük ve orta ölçekli işletmelerin sektörlere göre dağılımı incelendiğinde; çalışan sayısı bakımından en yoğun sektörlerin inşaat malzemeleri ve gıda sanayi olduğu görülmektedir. Iğdır İlçeleri
Aralık : Eski adı Başköy'dur. Aralık ilçesi, Iğdır'ın ve ülkemizin en doğu uç noktasını teşkil eder. Türkiye’nin üç ülkeyle komşu ve müşterek sınırlarının bulunduğu tek kavşak noktası durumundadır. İlçenin doğusunda 49 km lik sınırı ile İran yer almaktadır. Kuzeyinde 10 km.lik sınırı ile Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile 56 km. lik sınırı ile Ermenistan bulunmaktadır. Yüz ölçümü 611 km²’dir
Karakoyunlu : İlçe toprakları Ağrı Dağı’nın uzantıları, Kire denilen taşlık ve kayalık yükseltiler ve Ağrı Dağı’nın eteğindeki Korhan Yaylası’'ndan oluşmaktadır. Karakoyunlu ilçesi Iğdır il Merkezi'ne 15 km, uzaklıktadır. Yüzölçümü 194 km² olup, toplam nüfusu 14.597'dir. Fatih ve Ergenekon Mahallesi olmak üzere 2 mahallesi vardır. Ayrıca 14 köyü bulunmaktadır. İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.
Tuzluca : Eski adı Kulp'tur. Tuzluca, ilin batısında yer almaktadır. Yer yüzü şekilleri bakımında dağlar çoğunluktadır. Suyunun bol ve lezzetli olması, her türlü sebze ve meyvenin yetişebilmesi bölgeye ayrı bir önem katmaktadır. Yaklaşık 1,254 km²'lik bir alana sahip ilçe, Iğdır ili topraklarının (3,539 km²) yaklaşık % 35,4'ünü oluşturmaktadır. Bilinen ilk ismi Kulp olan daha sonradan Tuzluca'ya ismini veren, kaya tuzu madenleridir. Bu maddenin yıllarca işlenmesinden sonra oluşan tuz mağaralarında astım hastalarına hizmet veren şifa merkezi mevcuttur. İlçeye bağlı 81 köy bulunmaktadır. Ekonomi tarımdan çok hayvancılık, madencilik ve yaylacılığa dayanmaktadır. IĞDIR'IN TARİHÇESİ
Türkiye’nin doğusundaki sınır şehirlerinden biri olan Iğdır ve çevresinin insanlık tarihinin çok eski devirlerinden beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı ve tarih boyunca birçok kavimin egemenliğine girerek, bu kavimlerin medeniyet ve kültürlerine ev sahipliği yaptığı bilinmektedir.
“Iğdır” Adının
Kaynağı :
Iğdır’ın adı; 24 Oğuz
boyundan 21.si sayılan İç-Oğuzlar Üç-Ok
koluna mensup Oğuz Han’ın altı oğlundan biri olan Cengiz ALP’ın en büyük
oğlu “Iğdır Beğ” den gelmektedir. Bu boyun ilk başbuğu Iğdır Beğ’dir. Iğdır,
kelime olarak “iyi, büyük, ulu, ünlü,
yiğit başkan ve bahadır” gibi manalara gelmektedir.
Iğdır Beğ, dört kardeşin
en büyüğüdür. Kabilesi Aras havzası ve Azerbaycan bölgelerine yerleşmiştir.
Bunun en büyük delili, Yıldırım Beyazıt’ın 1402 ‘de yapılan Ankara Savaşında
Timur’a yenilmesine sevinen Hiristiyan aleminin, tebrik için Timur’a bir çok elçi
göndermeleridir. Bu elçilerden biri olan İspanyol Klaviyo’nun anlattığı gibi
Iğdır Korganı bugün Ağrı Dağı eteklerinde halen harabe halinde bulunmaktadır.
Klaviyo, buraya “kayalık üzerinde duran bir kal’a” diyerek, adının da “Iğdır”
olduğunu belirtir.
Bölgede ilk yerleşimin Paleolitik ve Mezolitik devirlerden günümüze sürdüğü, yapılan arkeolojik araştırmalarla tespit edilmiştir.[1] Yörenin ilk yerleşik kavminin Hurriler olduğu tahmin edilmektedir. Çevrede yapılan yüzey araştırmalarında Erken Hurri Kültürü’ne ait birçok ize rastlanılmıştır.[2] Ağrı Dağı eteklerinde Orta Tunç Çağından başlayarak Orta Demir Çağına kadar kullanılmış olan nekropoller oldukça yoğundur.
Bu alanlarda sivil mimarî özellikleri gösteren ya da geniş yerleşimlere ait kalıntılara rastlanılmamasının nedeni, Iğdır Ovası dışında coğrafi özellikleri nedeniyle bölgede hâkim olan hayvancılık ve onun getirdiği pastoral yaşam olmalıdır. Tüm bölgede ilk Tunç Çağından sonra kesintiye uğrayan yerleşik yaşam Urartu Krallığı dönemine değin tekrar kurulamamış görünür. [3] Iğdır’da Urartulardan kalma çok sayıda kale ve eski yerleşim alanı bulunmaktadır. Bu yerleşimlerin başında tescilli olan Ağrı Dağı eteğindeki Korhan yaylası,[4] Merkez Asma Köyünde, Asma Köy Eski Yerleşim Alanı,[5] Melekli Beldesindeki Kültepe Höyüğü ve Yerleşim Alanı[6] ile Karakoyun İlçesindeki Karakoyun Kalesi ve Yerleşim Alanı[7] I.derecede arkeolojik sit alanı olarak koruma altındadır. Urartu Kralı Menua (M.Ö. 810-786) döneminde Karakoyunlu kalesi ve yerleşim alanı olan Luhiune şehrini alarak burada Menuahinili adında askeri ve ekonomik yönetim merkezi kurmuştur. Bu dönemde Aşağı ve Yukarı Karakoyun Kaleleri ile Kasımtığı Kalesi’nde sivil yerleşim oldukça geniş alanlara yayılmaktadır. [8]
Iğdır’a 5 km uzaklıkta Melekli Beldesinde bulunan Kültepe Höyüğü ve yerleşim alanı ise bölgede kazısı yapılan en önemli Urartu merkezidir.[9] Bölgenin, eski çağlarda Urartular'dan sonra, Kimmerler, Persler, Helenler, Selevkoslar, İskitler, Arsaklılar ve Romalılar tarafından iskân edildiği bilinir.[10]
VII-XIV. yüzyılları arsında bölge, İslam tarihçileri ve coğrafyacıları tarafında Ermeniye (İrminye) olarak adlandırılmaktadır. Müslümanların bölgeye akınları İkinci halife Ömer B. Hattab zamanında başlamıştır.[11] Bölge Abbasiler döneminde Erminiyye valileri tarafından yönetilmiştir. 862’de Ermeni Aşot b. Sinbad’ın bölgeye emir tayin edilmesiyle 1045’e kadar Ani merkezli Bagratuni Hanedanlığı kurulmuş oldu. Bizans İmparatoru Konstantin IX,1045’de Aniyi ele geçirerek Bagratuni Hanedanlığına son vermiştir. 1064’te Selçuklu hâkimiyetine giren bölgede Türk beylikleri kurulması, 1071’de Sultan Alparslan’ın Bizans zaferinden sonradır.[12]
Erminiyye eyaletinde kurulan ilk Türk beyliği Sökmen el-Kutbi tarafından 1100 de kurulmuş olan Ahlatşahlar veya Ermenşahlar’dır. Sökmenliler de denilen bu hanedanın Bölgedeki hâkimiyeti 1185’te son buldu ve 1210’da bölgeye Eyyübiler hükmetmeye başladı.[13] XI. yüzyıldan itibaren bölge (Pasiniler aşağısındaki bütün Aras boyu ile Kağızman Deresi, Sürmeli Çukuru ve Aras solundaki Serdarabat Ovası’na kadar yayılan alan) yönetim merkezi Eyyübilere tabi Sürmeli Emiri Şerafeddin Ejder ile oğlu Hüsameddin Hızır idaresindeki Karakale idi.[14] Bu dönem ipek yolu güzergâhında yaptırıldığı bilinen Harmandöven Köyündeki Iğdır Kervansarayı, XIII. yüzyılın sonlarında Anadolu Selçuklu Devletinin yaptırmış olduğu son abidevi eserlerinden biridir. Iğdır Kervansarayı plan olarak aynı tarihlerde yapılan Elazığ Çemişgezek yakınlarındaki İbrahim Şah Hanı’na benzemektedir.[15]
Iğdır Ovası’nın içinde bulunduğu Sa’d Çukur’u ve çevresi 1238-1256 yılları arasında Çingizliler’in, 1256-1355 yılları arasında İlhanlılar’ın elinde bulunmuş, 1357 yılında Celayirliler’in ve 1379’da Karakoyunlular’ın yönetimine geçmiştir.[16]
Bu dönem yerleşimlerinden, Ağrı Dağı eteklerindeki Korhan'da bulunan Iğdır Kalesi önemli bir yerleşim merkezi olarak görülmektedir. 1394 yılında Timur, bu kaleyi alarak, kalenin bütün kapılarını yıktırmış ve bu kaleye bir daha kapı yapılmamasını emretmiştir.[17]
Iğdır’ın ilk kasaba (şehir) olarak kuruluşu Karakoyunlular çağındadır. En parlak ve bol gelirli dönemi ise 1469’da Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan dönemidir. Bu dönemde büyük kanallar, bağ ve bahçeliklerle Iğdır mamur hale gelmiştir.[18]
1501’de Safavi yönetimine geçen Iğdır’ın Osmanlı İmparatorluğu ile ilgisi 1514’te Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Savaşıyla başlar. 1534’te Kanuni Sultan Süleyman’ın İran seferiyle Osmanlı egemenliğine giren Iğdır, bu dönemden sonra İran ve Osmanlı arasında sık sık el değiştirmiştir. 1639'da Kasr-ı Şirin Antlaşması'yla Sahat Çukuru'nda bulunan Revan ve çevresi Safavi hâkimiyetine girdi. Osmanlı İmparatorluğu 1718–1730 yılları arasında Lale Devri'ni yaşarken İran'da mezhep çatışmaları yaşanıyordu. Bu kargaşadan faydalanıp Revan'ı ele geçirmek isteyen Osmanlılar, 1724'te Revan ve çevresini yeniden egemenliği altına aldı. Kendini toparlayan Safavi Devleti Osmanlı'ya savaş açarak 1746'da Iğdır ve çevresini İstanbul Antlaşması’yla topraklarına geri kattı. Bu barıştan 1 sene sonra Nadir Şah'ın öldürülmesiyle Aras boylarında bağımsız hanlıklar kuruldu.[19]
Iğdır Erivan hanlığına bağlı olarak İran’ın elinde iken 1826-28 İran-Rus savaşı sonucunda imzalanan Türkmençay Antlaşmasıyla Rusya’ya verilmişti ve önce Ermeni Oblastı’na, 1849’dan beri de Erivan guberniyasına dahil idi.[20] Rus imparatorluğunda askeri valilerin yönettiği illere (vilayetlere) ‘oblast’, öteki normal vilayetler ise ‘gubreniya’ denirdi.[21]
1919-20’de Ermenilerin eline geçen Iğdır ile Kulp’un (Tuzluca), Kars’ın iki ilçesi haline getirilmesi Ermenilerle yapılan 1920’deki Gümrü Antlaşmasından sonradır.[22]
Ermeniler, bölgede bir Ermenistan Devleti kurmak için akla gelmedik işkence ve katliam yaparak bölgedeki Türk nüfusunu yok etmeye başlamışlardır. Bu katliamlardan günümüze birçok toplu mezar kalmıştır. 1986 yılında Prof.Dr. Enver KONUKÇU başkanlığındaki bir ekip merkez ilçeye bağlı Oba Köyü’nde bulunan bir toplu mezarı açarak Türk ve Dünya kamuoyuna göstermiştir. Daha sonraları Hakmehmet Köyü ile Gedikli Köylerindeki toplu mezarlar da açılmış, yetkililer tarafından tescil edilerek kamuoyuna sunulmuştur.
Oba köyü’nde olduğu gibi Küllük, Hakmehmet, Kadıkışlak gibi köylerde de toplu mezarların olduğu olayların canlı şahitleri tarafından yıllardan beridir anlatılmaktadır. Nihayet, 14 Kasım 1920 tarihinde 15. Kolordu Komutanı Kazım KARABEKİR komutasındaki kahraman Türk ordusunca, Ermenilerin Aras Nehrinin kuzeyine püskürtülmesiyle Iğdır ve çevresi kesin olarak Türkiye topraklarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
1924 yılında ülke yönetimi yeniden yapılandırılırken, Beyazıt Vilayeti'ne bağlı bir nahiye, 1934 yılında Kars'a bağlı bir ilçe olan Iğdır, 1992 yılında Kars'tan ayrılarak İl olmuştur. Nitekim bölgede 14 Kasım tarihleri İlin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü olarak her yıl törenlerle kutlanmaktadır.
[1] İ.Kılıç Kökten, ‘Kars'ın Tarih Öncesi’, III. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 1984, s.194-204.
[2] Arif Erzen, Doğuanadolu ve Urartular, Ankara, 1992, s.15-16
[3] Aynur Özfırat, C.Marro, 2002 yılı Van, Ağrı ve Iğdır İlleri Yüzey Araştırması, 21. Araştırma Sonuçları Toplantısı I. Cilt, 2003, s. 20-21
[4] Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 29.06.2001 tarih ve 1149 sayılı kararı.
[5] a.g.k., 08.03.2002 tarih ve 1213 sayılı kararı.
[6] a.g.k., 08.03.2002 tarih ve 1216 sayılı kararı.
[7] a.g.k., 02.11.2002 tarih ve 425 sayılı kararı.
[8] Oktay Belli, ‘Ağrı Dağı Bölgesi’nin Urartu Krallığı İçin Önemi’, II. Uluslar arası Ağrı Dağı ve Nuh’un Gemisi Sempozyumu, İstanbul, 2008, s.36-48
[9] Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu Araştırmaları Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır (1998-2008), Güneş Vakfı Yayınları, Erzurum, 2008, s.152-153
[10] Hamza Gündoğdu ve bşk, Kuzeydoğu Anadolu’da Sivil Mimari, İstanbul, 2009, s. 9
[11] Belazuri (Ahmet bin Yahya), Fütuhu’l Buldan, (Çev. Mustafa Fayda), Ankara, 2002, s. 278-82
[12] Abdurrahman Acar, ‘İslam Coğrafyacılarına Göre Ağrı Dağı ve Çevresi’, II. Uluslar arası Ağrı Dağı ve Nuh’un Gemisi Sempozyumu, İstanbul, 2008, s.246-247
[13] Acar, a.g. m., s.246-247
[14] Ahmet Demir, ‘Eyyübiler’in Gürcistan ve Azerbaycan’a Açılmasında Sürmeri Kalesi’nin Rolü’, II. Uluslar arası Ağrı Dağı ve Nuh’un Gemisi Sempozyumu, İstanbul, 2008, s.69-71
[15] a.g.k., 27.04.1988 tarih ve 39 sayılı kararı.
[16] Nihat Çetinkaya, Iğdır Tarihi, İstanbul, 1996, s.69-73
[17] Ruy Gonzales de Clavijo, Anadolu Orta Asya ve Timur, İstanbul, 1993, s.90-91
[18] Nizamettin Onk, Kafkasya’dan Anadolu’ya Iğdır Tarihi, İstanbul, 2006, s.62-67
[19] Onk, a.g.e., s.68-71
[20] Candan Badem ve bşk, Çarlık Rusyası Yönetiminde Kars Vilayeti, İstanbul, 2010, s.9
[21] Badem, a.g.e., s.32
[22] Mete Tunçay, ‘Kars ve Kafkasya:1917-1921’ Kars 2. Kent Kurultayı Kafkasya’da Ortak Geleceğimiz, İstanbul, 2007, s.196