görsel


İstanbul’daki kayıkçılar üzerinden kültürümüze katılmış hoş deyim. Kayıkçı Kavgası. Özlü deyişimizin hikayesi şöyledir:

Eskiden İstanbul’da Eminönü - Karaköy arasında yolcu taşıyan kayıkçılar, müşteri beklerken kendi aralarında kavgaya tutuşurmuş. Durup dururken çıkan kavgada sesler yükselir, kürekler havaya kalkar, sağa sola savrulurmuş. Kavga çıkınca etraflarında toplanan halktan bazılarının kafasına kürekler iner, ama kürekler ne hikmet ise kavga eden kürekçilerin hiçbirinin başına değmezmiş. Bu kavga daha sonra denizden karaya taşınmış ve yankesiciler, cami önünde kayıkçı kavgası benzeri düzmece kavgalar ile halkı çevrelerine toplayıp soymayı adet edinmiş.

Buraya kadar olanı, kıyıdaki tablo. Bir de denizde kapışmaları varmış kayıkçıların. Kayık denen meretlerin yapısı gereği suyun içinde her yanı ayrı oynar. Kavga etmek mümkün olmaz. Zamanının kayıkçıları da kendileri suya düşmemek için kavga ettiği kişiyi kuvvetlice iteleyemezlermiş. Kibar kibar birbirlerini dürter, gayet sinirli olmalarına rağmen komik bir görüntü ortaya koyarlarmış.

Ege ve İzmir’de her alanda benzerine sık rastlayabileceğimiz kayıkçı kavgası işte budur. Kavga varmış gibi bir görüntü ama sonucu sıfırdır.