görsel

O, o yaz boyunca yörenin üzerinde incilenmiş yoğun bir bulut gibi asılı kaldı durdu. Güneşin ışıklarıyla yıkanan toz zerreleri altınımsı pırıltılarla sanki bize göz kırpıyordu ve bu göz kırpmalar yüreklerimizin derinliklerinde gizlenmiş köklü bir hasretin sancılarını başlatıyordu. Gül rengi bir hasret...

Mis kokulu ve büyülü... Ona bir ad vermeye çalışan çiçek severler, başlarını yukarı kaldırıp derin derin havayı solurken, "Gardenya," "Frezya," "Itır," "Mimoza," diye mırıldandı. Yemek düşkünleriyse ağızları sulanarak bir bir saydı: "Taze ekmek," "Erimiş çikolata," "Çiğ krema," "Olgun kavun," "Dağçileğ." Ahlak budalalarına gelince, onlar burunlarını sıkıca tıkamış tiksintiyle "Şehvet," diyorlardı.