görsel

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalı çarşı
Cıvıl cıvıl Mahmut paşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayık haneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul`u dinliyorum.

Garip akımının kurucularından, Türk edebiyatının ve şiirinin en değerli isimlerinden birisi Orhan Veli. 13 Nisan 1914 de İstanbul Beykoz' da doğar. Babası Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrasında şef ve iyi bir klarnet üstadı olan Mehmet Veli efendi, annesi Fatma Nigar hanımdır. Dört kardeşin en büyüğüdür. Edebiyat çevrelerince ve eleştirmenler tarafından Zaman zaman hor görülen, alay edilen, hatta ağır hakaretlere maruz kalmasına rağmen özgün tarzından ödün vermeyen, şiir için memuriyetinden vazgeçecek kadar edebiyatı ve şiiri seven bir üstat. Yazmaya 10 yaşında öğretmeninin yönlendirmesiyle başlayan ve kısacık ömrüne yüzlerce mükemmel şiir, edebi yazılar, çeviriler ve sözler sığdıran bir şair. Yaşamı kadar, şiirleri kadar ölümü de bir garip Orhan Veli'nin. Kimilerinin çok içtiği için alkol zehirlenmesinden öldüğünü iddia ettiği , O dönemin savcı yardımcısı Cahit Türesil 'in , uyuşturucu kullandığını düşünmesi sebebiyle otopsi yapılan, hayatının baharında alkolün mü yoksa ihmalin mi onu hayattan kopardığından tam emin olunamayan şair.. Haluk Oral'ın 15 yıl sonra büyük emek ve çaba harcayarak yazdığı ''Bir Roman Kahramanı Orhan Veli '' adlı eserinde çıkar gerçekler gün yüzüne. Unutulan göz ardı edilen bir konu vardır . Ölümünden birkaç gün önce Orhan Veli Ankara'ya gelir. Dost meclislerine katılır, sanatçı dostlarıyla buluşur. Bir akşam eve dönerken ,belediyenin kazdığı kanalizasyon çukuruna düşer. Görünürde ayağındaki çizilme dışında bir sıkıntı yoktur, hatta kardeşleriyle kendi aralarında espri konusu olur bu kanalizasyona düşme hikayesi. . Ancak bu olaydan dört gün sonra arkadaşlarında kaldığı bir başka şiir ve sohbet gecesinden sonra daldığı uykudan uyanamaz. Hastanenin ve o günü birlikte geçirdiği insanların ifadeleri, adli tıp raporu Orhan Veli'nin beyin Kanaması geçirdiğini doğrular niteliktedir. Oysa o gün ona acil serviste alkol zehirlenmesi tedavisi yapılır. Beyin kanamasından şüphelenmez doktorlar. Vefatından sonra Cebinden sarı bir kağıda sarılı bir diş fırçası ve bir kaç kuruş çıkar. Bu kağıtta son yazdığı ve yanında gezdirdiği yarım kalmış ''Aşkın Resmi geçidi'' adlı şiiri vardır. Yer yer mürekkebi dağılmış .

Orhan Veli 13 yaşında Oktay Rıfat Horozcu , 16 yaşında Melih Cevdet Anday ile tanışır. Edebiyat aşığı bu gençlerin dostluğu zaman içinde ilerler ve yazdıkları şiirler, edebiyata bakışları, dünya görüşleri birlikte çıkardıkları Garip adlı şiir kitabıyla birlikte yeni akım başlatır. GARİPÇİLİK ( Birinci yeni) 1941 yılında çıkardıkları bu şiir kitabının önsüzünü de Orhan Veli yazar. Bu önsöze göre Orhan Veli vezniyle, kafiyesiyle, kitaplardan öğrenilmiş çeşitli sanatlarıyla, bütün geleneğin getirdiği kalıplardan kurtulmayı ilke ediniyor; ve şiirin azınlığa değil, çoğunluğa yönelmesini savunuyordu. 'Kitabe-i Seng-i Mezar' adlı şiir, bu düşüncenin en güzel örneklerinden biri:

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.


Üç genç şair, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday ve Orhan Veli Kanık, birlikte çıktıkları edebiyat yolculuğunda, öğretmenleri arasında yer alan ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar başta olmak üzere, Yahya Saim Sinanoğlu ve Halil Vedat Fıratlı‘nın büyük desteğini gördüler.