1989 yılında Ramazan Üren'in yazı işleri müdürlüğünde Sunay Akın ve Akgün Akova'nın destekleriyle Yeni Yaprak dergisi çıkmaya başladı.Bu derginin logosu Orhan Veli'nin Yaprak'ı ile aynıydı ve ilk sayısında tıpkı Yaprak'ın ilk sayısında olduğu gibi Orhan Veli'nin Alış-Veriş şiiri yer alıyordu.
Orhan Veli'nin edebiyatımıza katkısı, yalnızca yayınladığı 5 şiir kitabı ile bu kitaplarda yer almayan şiirleri değil. Düz yazılarının yanı sıra, Fransız şairlerinden, La Fontaine'den, Hayyam'dan, Mevlana'dan çeviriler yapan, Nasrettin Hoca hikayelerini şiirleştiren Orhan Veli'nin en önemli çalışmalarından biri, 1 Ocak 1949'da yayınlamaya başladığı Yaprak Dergisi. Bu dergi, şairin ölümüne kadar, 28 sayı çıktı. Ölümünden sonra arkadaşları dergiyi son kez Orhan Veli için 'Son Yaprak' adıyla çıkardılar. Orhan veli doğup büyüdüğü İstanbul'u da şiirlerine konu eder aşklarını da. Neredeyse bütün aşık olduğu kadınlar için şiir yazmıştır.
Bunlardan Bella hanım için yazdığı çok bilinen iki şiirini paylaşalım.
////////////
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum

////////////////////

Sere Serpe
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
/////////////////

Orhan Veli'nin ölümü de şiirinde ifade ettiği gibi birdenbire oldu. Kimse inanmak istemedi ama, geçirdiği beyin kanaması sonucu, uyudu ve uyanmadı.

Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.

Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar...
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.

Şiirinde geçen satırlar vasiyet kabul edildi dostlarınca. Tasarımını Abidin Dino'nun yaptığı, Rumeli hisarındaki aşiyan mezarlığına defnedildi. Ölümü için resmi tören düzenlenmedi ama, öğrenciler ,sanat camiası, halkın da katıldığı kalabalık bir cenaze töreni oldu.14 kasım 1950 de sonsuzluğa uğurlandı. Anısına saygıyla..

İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir garip Orhan Veli'yim
Veli'nin oğluyum
Târifsiz kederler içindeyim.
Urumeli hisarına oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
İstanbul'un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicrân yaşları
Edâlım, Senin yüzünden bu hâlim
İstanbul'un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşur, sevişirmiş, bana ne
Sevdâlım, boynuna vebâlim
İstanbul'da, Boğaziçi'ndeyim
Bir garip Orhan Veli
Veli'nin oğlu tarifsiz kederler içindeyim
1936 yılında şiirleri Varlık dergisinde yayınlanmaya başlar., Varlık Orhan Veli ve arkadaşlarından şu cümlelerle bahsediyordu: “Varlık'ın şiir kadrosu yeni ve kuvvetli genç imzalarla zenginleşmektedir. Aşağıda dört şiirini okuyacağınız Orhan Veli, şimdiye kadar yazılarını neşretmemiş olmasına rağmen olgun bir sanat sahibidir. Gelecek sayılarımızda onun ve arkadaşları Oktay Rıfat, Melih Cevdet ve Mehmet Ali Sel'in şiirimize getirdikleri yeni havayı daha iyi belirtecektir”. Mehmet Ali Sel, orhan velinin bazı şiirlerini yayınlarken kullandığı takma adıydı. Mayıs 1941’de, Orhan Veli’nin 24, Melih Cevdet’in 16, Oktay Rıfat’ın ise 21 şiirinin yer aldığı “Garip” adlı şiir kitabı yayımlandı. Kitabın ön sözü, en az şiirler kadar ses getirmişti ve o da Orhan Veli’ye aitti.

Bu kitap, “Birinci Yeni” olarak da anılacak “Garip” akımını başlatmış oldu. Bu üç kafadar, başlattıkları akımla, radikal bir tutum içine girmişlerdi. İlk iş hececilerin, özellikle Ahmet Haşim’in şiirlerini ve Nazım Hikmet’in toplumcu – gerçekçi şiirlerini reddettiler. Kalbi insan sevgisiyle dolu olan Orhan veli, Nazım hikmetin şiirleri ve yazıları sebebiyle tutuklanmasını demokratik olmayan bir hareket olarak nitelendirip dostlarıyla ,yani oktay rıfat ve melih cevdet'le birlikte 3 gün süren açlık grevi yapacaktı,yıl 1950..
'Kitabe-i Seng-i Mezar', Orhan Veli'nin yeni şiir anlayışının bütün özelliklerini taşıyor. Vezinsiz, kafiyesiz, edebi sanatlara yer vermeyen, duyguya değil, kafaya hitap eden ve azınlığın değil, çoğunluğun zevkine seslenmek isteyen bu şiir, edebiyat çevrelerinde geniş yankılara yol açtı, eleştirilere hedef oldu. Özellikle, "Yazık oldu Süleyman Efendi’ye" mısrası dillerden düşmedi. O günleri yaşayan Melih Cevdet, olayı şöyle özetler: "Bir mısranın kavuşabileceği en mutlu durum."
1945 yılında basılan ikinci şiir kitabı 'Vazgeçemediğim' bu değişimin bazı örneklerine de yer verir ve Garip'ten az da olsa ayrılmasına yol açar. Kitabın en önemli özelliği, halk şiirinin dil ve deyişine özenilmesidir

Handan,hamamdan geçtik
Gün ışığındaki hissemize razıydık
Saadetinden geçtik
Ümidine razıydık
Hiçbirini bulamadık
Kendimize hüzünler icat ettik
Avunamadık
Yoksa biz...
Biz bu dünyadan değil miydik?

1946'da basılan 'Destan Gibi' 1947 de 'Yenisi ' adlı eseri yayınlanır. 1949'da yayınlanan 'Karşı', Orhan Veli'nin son şiir kitabıdır. Bu kitapta şairin duygu ve doğa şiirlerinin en gelişmiş örnekleri yer alıyor. Yaşama sevinci, insan ve doğa sevgisi, bu şiirlerin ortak konusu.
görsel

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalı çarşı
Cıvıl cıvıl Mahmut paşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayık haneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul`u dinliyorum.

Garip akımının kurucularından, Türk edebiyatının ve şiirinin en değerli isimlerinden birisi Orhan Veli. 13 Nisan 1914 de İstanbul Beykoz' da doğar. Babası Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrasında şef ve iyi bir klarnet üstadı olan Mehmet Veli efendi, annesi Fatma Nigar hanımdır. Dört kardeşin en büyüğüdür. Edebiyat çevrelerince ve eleştirmenler tarafından Zaman zaman hor görülen, alay edilen, hatta ağır hakaretlere maruz kalmasına rağmen özgün tarzından ödün vermeyen, şiir için memuriyetinden vazgeçecek kadar edebiyatı ve şiiri seven bir üstat. Yazmaya 10 yaşında öğretmeninin yönlendirmesiyle başlayan ve kısacık ömrüne yüzlerce mükemmel şiir, edebi yazılar, çeviriler ve sözler sığdıran bir şair. Yaşamı kadar, şiirleri kadar ölümü de bir garip Orhan Veli'nin. Kimilerinin çok içtiği için alkol zehirlenmesinden öldüğünü iddia ettiği , O dönemin savcı yardımcısı Cahit Türesil 'in , uyuşturucu kullandığını düşünmesi sebebiyle otopsi yapılan, hayatının baharında alkolün mü yoksa ihmalin mi onu hayattan kopardığından tam emin olunamayan şair.. Haluk Oral'ın 15 yıl sonra büyük emek ve çaba harcayarak yazdığı ''Bir Roman Kahramanı Orhan Veli '' adlı eserinde çıkar gerçekler gün yüzüne. Unutulan göz ardı edilen bir konu vardır . Ölümünden birkaç gün önce Orhan Veli Ankara'ya gelir. Dost meclislerine katılır, sanatçı dostlarıyla buluşur. Bir akşam eve dönerken ,belediyenin kazdığı kanalizasyon çukuruna düşer. Görünürde ayağındaki çizilme dışında bir sıkıntı yoktur, hatta kardeşleriyle kendi aralarında espri konusu olur bu kanalizasyona düşme hikayesi. . Ancak bu olaydan dört gün sonra arkadaşlarında kaldığı bir başka şiir ve sohbet gecesinden sonra daldığı uykudan uyanamaz. Hastanenin ve o günü birlikte geçirdiği insanların ifadeleri, adli tıp raporu Orhan Veli'nin beyin Kanaması geçirdiğini doğrular niteliktedir. Oysa o gün ona acil serviste alkol zehirlenmesi tedavisi yapılır. Beyin kanamasından şüphelenmez doktorlar. Vefatından sonra Cebinden sarı bir kağıda sarılı bir diş fırçası ve bir kaç kuruş çıkar. Bu kağıtta son yazdığı ve yanında gezdirdiği yarım kalmış ''Aşkın Resmi geçidi'' adlı şiiri vardır. Yer yer mürekkebi dağılmış .

Orhan Veli 13 yaşında Oktay Rıfat Horozcu , 16 yaşında Melih Cevdet Anday ile tanışır. Edebiyat aşığı bu gençlerin dostluğu zaman içinde ilerler ve yazdıkları şiirler, edebiyata bakışları, dünya görüşleri birlikte çıkardıkları Garip adlı şiir kitabıyla birlikte yeni akım başlatır. GARİPÇİLİK ( Birinci yeni) 1941 yılında çıkardıkları bu şiir kitabının önsüzünü de Orhan Veli yazar. Bu önsöze göre Orhan Veli vezniyle, kafiyesiyle, kitaplardan öğrenilmiş çeşitli sanatlarıyla, bütün geleneğin getirdiği kalıplardan kurtulmayı ilke ediniyor; ve şiirin azınlığa değil, çoğunluğa yönelmesini savunuyordu. 'Kitabe-i Seng-i Mezar' adlı şiir, bu düşüncenin en güzel örneklerinden biri:

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.


Üç genç şair, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday ve Orhan Veli Kanık, birlikte çıktıkları edebiyat yolculuğunda, öğretmenleri arasında yer alan ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar başta olmak üzere, Yahya Saim Sinanoğlu ve Halil Vedat Fıratlı‘nın büyük desteğini gördüler.