görsel



Tanrı, İktidar ve Şiddet Üzerine

Kanlı bir yüzyıl... Kızıla boyalı dünya... Gözlerimi yumuyorum karanlık... Gözlerimi açıyorum gökyüzü kızıl... İlk insan bağrışlarını; nal sesleri, nal seslerini; tank sesleri, sevginin yerini şiddet alıyor... Bir parça toprak için, dil için, din için, kar için, yoksulluk ve açlık için; sesler yükseliyor... Atlılar geliyor üstümüze, binbir kanatlı cehennem zebanileri geliyor üstümüze... Yaşamak için, yok etmeye... Gözleri kızıl... Dilleri ateş saçıyor. Şiddetin yeryüzündeki temsilcileri...

Toplama kampları, soykırımları, savaşlar, talan edilmiş ülke, talan edilmiş şehirler... Cesetler görüyorum: Halepçe, Şatilla, Nagazaki, Hiroşima, Vietnam, Çarmıhta İsa, Yahudi Katliamı, Davut, Ali, Sezar, Kleopatra... Yeter... Yeter... Gözlerimi yumuyorum... Beynimde atlılar dolaşıyor...

Gözlerimi yumuyorum.. Gözümün önünden geçiyor; şiddetin doruğa çıktığı yüzyıl... Çocuklar... Çocuklar, çocukları öldürüyor... İnsanlık tarihinde ilk kez, çocuklar bu kadar yaygın biçimde cinayetler işliyor...

Tarihimiz neden gözyaşlarıyla dolu? Ve neden bunca gözyaşlarını unuttuk! Neden cellatları kutsadık... Neden?

Sağlam bir gelecek rüyası, ancak geçmişin gözyaşlarının nedenleri üzerine gidilerek oluşturulabilir ve acı dolu insanlık tarihi bu biçimiyle mutlaka yeniden yazılmalıdır... Yoksa kuşlar yuvada ne duyarlarsa havada onu söylemeye devam edecekler... Korkarım çocuklar da...