görsel


Annelik sadece ihtiyaçları karşılayan doğal bir mekanizma mı yoksa zor zanaat mı? Bu sorunun cevabı, bilimin ve bilimsel araştırma ve deneylerin sayısının belirgin düzeyde arttığı 20. yüzyıl başlarında Harry F. Harlow tarafından arandı. Etik bakımdan büyük tartışmalara yol açan deneyin sonuçları ise son derece şaşırtıcıydı.

Anne kavramını incelerken çocuk kavramından bağımsız hareket etmek, anneyi sadece görevini yerine getiren bir canlı olarak tanımlamak mümkün değildir. Tarih boyunca annelik kavramına atfedilen birçok görüşün temelinde ihtiyaçları karşılayan kişi tanımı karşımıza çıkmaktadır. Ancak anne-bebek ilişkisi zamanla ihtiyaçları karşılamanın ötesinde bir boyuta bürünmektedir. Dolayısıyla da ihtiyaçları karşılayan kişi tanımı yetersiz kalmaktadır. Gelişim psikologları da uzunca bir dönem annebebek ilişkisini; bebeğin temel ihtiyaçlarını karşılayan kişiye geliştirdiği bağlılık olarak ele almışlardır. Aynı şekilde psikanalitik kuramın “Çocuklar anneleriyle, açlık güdüsünü giderdikleri için bağlılık kurar” görüşünün de birçok gözlem ve araştırma sonucunda yetersiz kaldığı ispatlanmıştır.

Harry Frederick Harlow, 1905 yılında ABD’nin Iowa eyaletinde doğmuş bir psikologdur. Özellikle sosyal ve bilişsel gelişimde arkadaşlık ve çocukların bakımının önemini ortaya koymasıyla ünlüdür. Özellikle anne yoksunluğu-sosyal izolasyon üzerine yapmış olduğu ve etik tartışmalara gebe birçok deneyle tanınmaktadır. Bu deneylerden birinde de Harlow, öğrencileriyle birlikte rhesus maymunları üzerinde ‘sahte anne’ deneyini gerçekleştirmiştir. Ancak bu deney sonuçlarına rağmen bilim çevrelerince, hayvan koruma dernekleri ve üniversiteler tarafından son derece etik dışı bulunmuş ve Harlow ağır bir şekilde eleştirilmiştir.

Deney başlıyor

Kurulan deney düzeneğinde, doğumdan hemen sonra annelerinden ayrılan yavru maymunlar için iki farklı şekilde dizayn edilmiş figürler bulunmaktadır. Birinci figür havluyla kaplı ve yumuşak bir tasarıma sahipken, ikici figür tamamen demirden oluşan, sert fakat yavru maymunların süt içebildikleri, yani karınlarını doyurabildikleri bir figürdür. Deneyin başlaması ile birlikte maymunlar acıktıkları zaman, süt içmek amacıyla demir düzeneğin yanına giderken, diğer bütün zamanlarını yumuşak düzenek üzerinde geçirdikleri görülmüştür. Biyolojik annelerinden ayrılan maymunlar yapay olarak oluşturulan sıcak anne ve soğuk anne arasında seçime zorlanmış ve yavru maymunlar tercihlerini beklenenin aksine yumuşak peluşla kaplı düzenekten yana kullanmışlar, sadece süt içmek amacıyla demir düzeneği kullanmışlardır.
Deney çeşitleniyor

Farklı bir düzenekte ise demirden yapılan figürler ısıtılırken, yumuşak olan figür soğuk bırakılmıştır. Bir süre sonra yavru maymunların zamanlarını demirden yapılan fakat sıcak olan sahte annenin yanında geçirmeye başladıkları görülmüştür.

Bu deney sonucunda yavru maymunların tercihleri şu sonuçları ortaya çıkarmıştır: Anne sadece beslenme ihtiyacını değil, aynı zamanda sıcaklık ve konfor ihtiyacını da karşılamaktadır. Sadece beslenme anne-bebek bağlanmasını açıklamakta yetersiz kalmaktadır.

Daha sonraki dönemlerde Harlow, annelerinden ayrı kalan ve izole edilmiş yavru rhesus maymunları üzerindeki deneylerine devam etmiştir. İleriki dönemlerde bu maymunların sosyal uyumsuzluk yaşadıklarını gözlemlemiştir. Ayrıca kendi yavrularına karşı da ilgisiz olduklarını, normal bir ortamda yaşayan diğer maymunlardan farklı davranış tepkileri geliştirdiklerini de belirtmiştir.

Sahte anne deneyinin, sonuç olarak rhesus maymunlarının sadece bebeklik yaşantılarının geçtiği dönemi değil, ileri dönem yaşantılarındaki ilişki kurma becerilerini, sosyal tepkilerini ve kendi yavrularına karşı davranışlarını da şekillendirdiğini görmekteyiz.

İnsanlar için bağlanma neyi ifade ediyor?

Bu konuda belki de ilk kurumsal ve kuramsal hareket olarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından John Bowlby’e hazırlatılan bildiri karşımıza çıkmaktadır. Bowlby, Londra’da evsiz çocuklar üzerine yapmış olduğu çalışmalar sonucu, anneden erken ayrılma ile suçluluk arasında güçlü bir bağ bulunduğuna yazmış olduğu makalede değinmiştir. Bu aşamadan sonra Dünya Sağlık Örgütü (WHO) anneden erken ayrılma üzerinde çeşitli araştırmalar yapmaya ve konuyu dünya gündemine taşımaya devam etmiştir.