görsel

İç Savaşa Sürüklenmek İstenen Türkiye

Türk milleti Anadolu’da varlığını sürdürdüğü geçtiğimiz 1000 yılda 3 büyük tehdit ile karşılaşmıştır. Bunlardan birincisi kitabımızda da kısa tarihini anlattığımız, Türk milletini Anadolu'dan İran platosuna sürmeyi hedefleyen Haçlı Seferleri’dir.

İkinci büyük tehdit 1402’de iki Türk ordusunun ve iki Türk hakanının dünya egemenliği için karşı karşıya geldikleri Ankara Savaşı’dır. Üçüncü büyük tehdit ise 1918 Mondros Mütarekesi-Sevr Antlaşması ile ortaya çıkan durumdur. Varlığına yönelik bu 3 büyük tehdidi büyük bedeller ödeyerek atlatan Türk milleti, günümüzde her zamankinden daha tehlikeli ve organize bir tehditle karşı karşıyadır. Bu yeni ve sinsi tehdidin adı “Stratejik Göç Mühendisliği”dir. Stratejik göç mühendisliği konusunda çalışmalar yapan Kelly M. Greenhill stratejik göç mühendisliğini şöyle tanımlamaktadır: “Stratejik göç mühendisliği tabiri, devletler ya da devlet dışı aktörler tarafından, belli bir bölgede yaşayan nüfusun güçlendirilmesi, zayıflatılması ya da muhtevasının değiştirilmesini sağlayan yollarla, askerî ve siyasi amaçlar dâhilinde kasti şekilde yaratılmış iç ve dış göçleri ifade ediyor… Mühendislik eseri göçleri yaratan araçlar, tehditten askerî güç kullanımına, kazanç vaadinden finansal teşviklere, hatta normalde kapalı olan sınırların açılıp basitçe geçişin kolaylaştırılmasına uzanan geniş bir skalayı kapsıyor.”

Suriye'de başlayan iç savaş sonrasında Türkiye'ye göç eden Suriyeli sığınmacı sayısı (kayıtlı/kayıtsız) bugün 5,3 milyondur. Bu sayıya Asya ve Orta Doğu’dan gelen 1,4 milyon diğer yabancıları da eklediğimizde 6,7 milyon olmaktadır. Bu sayı Türkiye nüfusunun yaklaşık %8’ini teşkil etmektedir. İşte bu çalışma; stratejik bir göç mühendisliği ürünü olan Türkiye’deki “Suriyeli sığınmacılar sorunu”nun, Anadolu’da kesintisiz 1000 yıldır yaşayan Türk milletinin varlığını hangi boyutta tehdit ettiğini ve bu sorunun nasıl aşılacağını izah etmek için Prof. Dr. Ümit Özdağ tarafından hazırlandı.