elektrik akımı etkisiyle sesi uzakta bulunan bir alıcı aygıta ulaştıran araç.
vücut kısmına darbe, yaralanma veya fiziksel saldırının neden olduğu travmadır. Kuvvet travması olarak da adlandırılan künt travma, yüksek hız etkisinden de kaynaklanabilir. Künt travma, kontüzyonlar, sıyrıklar, laserasyonlar ve / veya kemik kırıkları gibi daha spesifik tipler geliştiren ilk travmadır.
ince anlamlı, güldürürken düşündüren söz.

yazıda, sözde, resimde ve davranışta ince ve derin anlam.
Kayısının Besin Değeri ve İnsan Sağlığına Yararları
​Kayısı ihtiva organik ve anorganik maddeler vasıtasıyla insan sağlığına olumlu etkilere sahip bir meyvedir. Kayısı yüksek miktarda şeker, nişasta, protein, pektin, pektoz selüloz, organik maddeler, vitamin A.B.B2, C,E,P, PP, Folik asit, az miktarda K20, C03, P205, CO, daha az miktarda Na20, Ca0, mg0, Fe03, C1 ve eseri miktarda Zn, A1 ve eseri miktarda Zn, A1 ve Cu içermektedir. Kayısı minerallerden potasyum ve vitaminlerden B karoten yönünden çok zengindir. Vitamin A vücudu ve organları saran epitel doku ve gözün sağlığı, kemiklerin ve dişlerin gelişimi ile sağlığı, kemiklerin ve dişlerin gelişimi ile sağlığı, endokrin bezlerinin çalışması için elzemdir. 200-250 gram kayısı diyeti yeteri kadar yağ içeriyorsa günlük vitamin A tüketiminin 1/3'ünü karşılayabilir. Ayrıca kayısının sodyumca fakir, potasyumca zengin oluşu bazı özel diyetlerin düzenlenmesinde yardımcı olabilir. Sodyum ve potasyum vücut sıvılarının kozmatik basıncı ve asit baz dengesi için gereklidir. Vücutta sodyum birikimi ödemlere yol açar. Potasyum yetersizliğinde glikojen yetersizliği görülür. Kayısı Sodyumun kısıtlanmış diyetlerde mesela konjestif kalp yetmezliğinde, böbrek hastalıklarında, asit toplanması gereken hepatit sirozda ve uzun süre kartikosteroit tedavi gören kişilerde kolaylıkla kullanılabilir.
Kayısıdan Elde Edilen Ürünler
• Minimal işlenmiş kayısı • Dondurulmuş kayısı • Kayısı konservesi, pulpu ve nektarı • Kayısı meşrubatları, kayısı pulp konsantresi • Kayısı jöle, reçel, marmelatı ve kreması • Yeşil kayısı turşusu ve kayısı pestili • Toz ve kuru kayısı (çir, gün kurusu ve patik) • Kıyılmış ve doğranmış kuru kayısı ürünleri • Ekstruzyon kayısı mamulatı ve kayısı şekerlemeleri • Kayısı ekstraktı ve esansı • Kayısı pasta, kek, dondurma ve gofret türü mamulatı
Takım sporlarında rakip takıma kendi yarı alanını kontrol edip birey veya takım olarak hareket alanı bırakmama durumu.
görsel


Pakistanlı asker ve devlet adamı. Genelkurmay başkanlığı ve sıkıyönetim komutanlığı görevlerinin ardından 1978'de cumhurbaşkanı olarak 1988'e değin ülkeyi askeri rejimle yönetti.
görsel

Hâce Muhammed Lutfî
( Alvarlı Efe Hazretleri )

1285 / 1868 – 1376 / 1956

***

Muhammed Lutfî’dir Bâb-ı Tecellâ
Meyan-ı Evliya Kadri Muallâ
Kaddesa’llâhu Sirrahu’l-Alâ

***

Muhammed Lutfî ( Alvarlı Efe Hazretleri ), Allâhu Teâlâ’nın nurlarının; kudret ve sırlarının kapısıdır.
Allah dostları arasında, değeri yüksek; derecesi yücedir.
Allâhu Teâlâ, Onun Yüce Sırrını takdîs etsin.

***

Hâce Muhammed LUTFÎ (Alvarlı Efe Hazretleri) 1285 / 1868 tarihinde Erzurum’un Hasankale’ye bağlı Kındığı Köyü’nde dünyaya gelmiştir.

Pederleri Hâce Hüseyin Efendi, vâlideleri Seyyide Hadîce Hanım’dır. Tahsilini başta pederi olmak üzere devrinin şöhretli âlimlerinden tamamlayarak mücâzen 1307 / . . . ‘de Hasankale’nin Sivaslı Câmii’ne imam olmuştur.

Aynı yıl pederleri ile birlikte Bitlis’e giderek Hâce Muhammed Pîr-i Küfrevî Hazretleri’nin huzuruyla müşerref olmuş 1312 / . . . tarihinde seçkin bir halifesi olarak Hasankale’ye dönmüşlerdir.

Buradan Erzurum’un DİNARKOM Köyü’ne gitmiş ve orada 1. Cihan Harbi’ne kadar kalmıştır. Bilahare vazifesini Yavi Nahiyesi’ne, oradan da anavatanı olan Hasankale’ye nakletmiştir. Kendisine teklif edilen Hasankale Müftülüğünü kabul etmemiş, Alvar Köyü halkının istirhâmı üzerine oraya giderek bu köyde yirmi dört sene vazife yapmıştır.

1939 yılında tedavi için Erzurum’a gelmiş, Mehdi Efendi Mahallesi’nde ikamet etmiştir. 90 senelik ömrünü insanlığa ve İslâmiyet’e adayan Efe Hazretleri 12 Mart 1956 tarihinde ebedî âleme intikal etmiş ve nâş-ı şerifi Alvar Köyü’nde pederleri Hâce Hüseyin Efendi Hazretleri yanında sırlanmıştır.

Lakabı:
Allâhu Teâlâ’nın nûrunun, kudret ve sınırlarının kapısı olan; Allah Dostları arasında değeri yüksek ve derecesi yüce bulunan Muhammed Lütfî Hazretleri’nin meşhûr lakabı:
….. Efe veya Alvarlı Efe’dir.

Efe ta’bîri, Efendi ünvanından kısaltmadır. Erzurum Bölgesi’nde hâl ve kemâl; ilim ve irfan sahibi insanlara hürmet ve muhabbet ifâdesi olarak, Efe denilmektedir.(2) Kendilerine Hâce (Hoca) denilmesi de, ilim sahibi ve Nakşibendî Tarîkati silsilesinin altın halkalarından birisi olduğundandır.

Doğum Yeri ve Yılı:
Efe Hazretleri Hicrî 1285; Milâdî 1868 yılında, muhterem pederleri Hâce Hüseyin Efendi Hazretleri’nin:

“Bu Karye-i Kındığ hoş mekandır
Erenler meskeni râhat-ı candır
Husûsâ Hakkî sultân-ı velâyet
Kudûmiyle müşerref bir mekandır.”

mısra’larıyle vasf ettiği Erzurum’un Pasinler (Hasankale) İlçesi’ne bağlı Kındığı Köyü’nde, gözlerini dünyâya açtı.

Nesebi (Soyu):
Efe Hazretleri’nin muhterem babası, zâhirî ve bâtınî ilimlerde yed-i tûlâ (tam bilgi) sâhibi olan: Hâce Hüseyin Efendi’dir. Efe Hazretleri’nin Büyükbabası: Hâce Muhammed Efendi; Annesi: Seyyide Hadîce Hanım Büyükannesi: Fâtıma Hanım’dır. Efe Hazretleri anne cihetiyle Seyyid’dir.
çift cinsiyetli demektir.
Yunan mitolojisindeki Ticaret Tanrısı Hermes ile Güzellik Tanrıçası olan Afrodit'in adlarından gelmektedir.
Efsaneye göre Afrodit ile Hermes'in bir oğulları olur. Adını Hermafrodit koyarlar. Hermafrodit o kadar güzeldir ki bir su perisinin dikkatini çekmiştir. Peri kız, sürekli ona yakınlaşmak için uğraşır ama Hermafrodit'in nazı ile karşılaşır. Bir türlü yüz bulamayan peri kız, Hermafrodit gölde yüzerken birden karşısına çıkar ve sıkı bir şekilde ona sarılır. Tanrılara onları birbirlerinden ayırmamaları için yalvarır. Sonunda dileği kabul olur ve ikisi de aynı vücutta can bulurlar. Böylece ortaya çift cinsiyetli bir insan çıkar.
genetik temeli olan ve sinir sisteminin temel elemanı nöronları hedef alan, ilerleyici bir nörolojik hastalıktır. Kalıtım yoluyla ebeveynlerden çocuklara aktarılır. Ancak, gelişim süreci diğer genetik hastalıklara göre farklılık gösterir. Bu kalıtım bozukluğu sebebiyle, yaş ilerledikçe beyin dokusunda ilerleyici yıkım başlar ve bu durum genç yaşta çeşitli nörolojik belirtilerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanır. Mevcut tıbbi koşullarda hastalığı tamamen tedavi eden bir yöntem bulunmamaktadır; tedavide, ortaya çıkan belirtilerin kontrol altına alınmasına yönelik hareket edilir.
içine öteberi koymaya yarayan, genellikle kıldan, pamuk ipliğinden ya da yünden dokunmuş, birbirine kendinden bir parçayla bitişik iki gözü bulunan bir tür torba.
görsel

"İnsanda ahlâk duygusu, koku ve dokunma duyusu gibi doğal bir yetenektir. Bu duygudan kurtulmak istesek bile beceremeyiz. İnsan için, dört ayak üstünde yürümek, ahlâk duygusundan kurtulmaktan daha kolaydır. Bu duygu, hayvanın evriminde, insanın dik durmasından önce gelir." Gerçekleşebilecek eşitliğin peşinde koşan İnsan'ın ve insanlığın aczini gözler önüne seren bu önemli eser, kendi biricikliğimizin ve kudretimizin farkına varmamızın yolunu açıyor.
kazmak eylemi.

toprağı kazmak, düzeltmek gibi işlerde kullanılan, uzunca ağaç saplı demir araç.
görsel


Medeniyetler nasıl ayakta kalır ya da yıkılır?

Viraneye dönmüş Maya piramitlerinin mimarları nerede?

Paskalya Adası’nın terk edilmiş heykellerini yapanlara ne oldu?

Gökdelenlerimiz Angkor Vat’ın tapınakları misali yerle yeksan mı olacak?

Geleceği şekillendirmiş bazı toplumlar iflas ederken bazı toplumlar neden zenginleşti?

Yayımlandığı günden bu yana dünyada büyük ses getiren Tüfek, Mikrop ve Çelik’te Jared Diamond, Batı uygarlığının, dünyanın büyük bir kısmına hâkim olmasını sağlayan ayrıcalıkları ve teknolojiyi nasıl kazandığını incelemişti. Çöküş’te ise, madalyonun diğer yüzünü aydınlatıyor: Geçmişin büyük uygarlıklarından bazılarının yıkılmasına neden olan şey neydi? Yıkılan bu kadim uygarlıkların kaderlerinden neler öğrenebiliriz?

Çevreye verilen zarar, iklim değişikliği, küreselleşme, hızlı nüfus artışı ve politik çatışmalar, dünyanın dört bir yanındaki toplumların yok olmasına neden olan faktörlerdi ancak bu toplumlardan bazıları kendi çözümlerini yarattı. Bugün pek çok ülke benzer sorunlarla karşı karşıya. Çin ve Avustralya bu sorunlarla yenilikçi yollarla baş etmeye çalışırken Ruanda ve Haiti gibi ülkeler felaketlerin altından kalkamıyor.

Şaşırtıcı miktarda kaynaktan elde ettiği yeni kanıtları derleyip toplayıp bir yapbozun parçalarını bir araya getirir gibi işleyerek toplumların kendilerini yok etmeyi tercih etmelerinin nedenlerini sorgulayan Çöküş, atalarımızın mahrum olduğu bir şeyi; geçmişimizden nasıl yararlanabileceğimizi ve hayatta kalmak için neler yapabileceğimizi gözler önüne seriyor.