görsel

Masumiyetin hüküm sürdüğü bir dünyada, katili öldürmeye sevk eden ne olabilir?
Günah nedir bilmeyen bir toplumda nasıl olur da kan akar?
Ya tam tersiyse…
Suçlu, o topluluktaki tek masumsa…
Batı ve Doğu üsluplarının karıştırılması ile inşa edilen Beylerbeyi Sarayı, Harem ve Mabeyn bölümleri ile Türk evi plan özelliğini taşımaktadır. Yapının çatısı üstten bütün cephe kenarlarını gizleyen bir korkulukla gizlenmiştir
İngilizce gamma ray “bir tür radyoaktif ışın” deyiminden alıntıdır. (İlk kullanımı: 1903 Ernest Rutherford, Yeni Zelanda kökenli Kanadalı fizikçi.) Bu deyim Eski Yunanca gámma(t) γάμμα “Yunan alfabesinin üçüncü harfi” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Fenike dili gml “deve, Fenike alfabesinin üçüncü harfi” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Aramice/Süryanice gīmel גימל “Arami alfabesinin üçüncü harfi” sözcüğü ile eş kökenlidir.
Zerrin Abaz
Makedonya Eski İstanbul Başkonsolosu

eğitimci, pedagog


2 Ağustos 1955 tarihinde Üsküp'te doğdu. Hacı Bedri Efendi ve Hacı Behice Hanım’ın kızı. İlkokul, lise ve üniversite eğitimimi Üsküp’te, yüksek lisans, master ve doktorasını Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde bitirdi. Uzun yıllar Tefeyyüz Okulu’da pedagog olarak çalıştı. 1996 yıllarında açılan Yahya Kemal Koleji’nde ek görev yaptı. İktisat Okulu’nda sosyoloji dersleri verdi. Makedonya Cumhuriyeti Pedagoji Konseyi’nde üç dönem Türk eğitim temsilcisi olarak yer aldı.

2003 yılında Başbakan olan Branko Crvenkovski’nin kabinesinde danışmanı olarak çalıştı. 2004 yılında Dışişleri Bakanlığı Göçmenler Sektörü Başkanı oldu. 2006 yılında kısa bir dönem TDP milletvekili oldu. Makedonya tarihinde ilk Türk kadın milletvekili oldu.

Parlamento dönüşü, Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademsi’nin başına geçti. Mart 2010 tarihinde Makedonya'nın İstanbul başkonsolosu oldu. 2017 Ekim ayında görevi sona erdi.

Yüzden fazla panel, kongre, sempozyum ve seminere katıldı. Türkçe ders kitaplarının müellifiyi. Birçok konuda yayınlanmış makaleleri var. İngilizce ve Fransızca biliyor.



SÖYLEŞİ

Zerin Abaz ile Söyleştik
https://balkanolojicom.tr.gg/

Akan Abdula (makturk.com): Efendim buyurursanız öncelikle girişi sizi tanıtarak, kısaca Zerin Abaz’dan bahsederek yapalım. Kimdir Zerin Abaz?

Zerin Abaz: Ben Merhum Hacı Bedri efendinin ve Hacı Behice hanımın kızı, Üsküp’te doğdum. İlkokul, lise ve üniversite eğitimimi Üsküp’te, yüksek lisans, master ve doktoramı Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünde, Merhum Hocam milletvekili Prof Dr.Cihat Özönder’in danışmanlığında bitirdim. Uzun yıllar Tefeyyüz’de pedagog görevinde bulundum. Tefeyyüz’de calışırken, 1996 yıllarında açılan Yahya Kemal Kolejinde ek görev yaptım. İktisad okulunda Sosyoloji dersleri verdim. Cumhuriyet Pedagoji konseyinde üç dönem Türk eğitiminin temsilcisi olarak yer aldım.
Şimdiki Cumhurbaşkan, 2003 yılında Başbakan olan Branko Crvenkovski’nin kabinesinde danışmanı olarak çalıştım. 2004 yılında Cumhurbaşkanı olunca Dışişleri Bakanlığı Göçmenler Sektörü Başkanı oldum. 2006 yılında kısa bir dönem TDP nin milletvekili oldum. Makedonya’nın tarihinde ilk Türk kadın milletvekili ve ilk Türk kadın diplomat olmanın mutluluğunu yaşamış oldum, bu da benim için çok gurur verici bir olaydır. Parlamento dönüşü, Dışişleri Bakanlığı diplomasi akademsinin başına geçtim. Halen o görevdeyim. Makedonya ve Makedonya dışında ister eğitim alanında, ister kültür, ister diplomasi alanında düzenlenen 100’ün üstünde panel, kongre, sempozyum ve seminere katıldım.

Türkçe ders kitaplarının müellifiyim ve birçok konuda yayınlanmış makalelerim vardır. İngilizce ve Fransısca dillerini konuşurum.

Akan Abdula:Birazcık daha eskilere gitsek mi? Köklü Üsküplü bir ailenin üyesisiniz. Türk davasına hizmet sizinle başlamadı ailenizde, bu çok daha eskilere dayanıyor. Babanızdan, ailenizden bahseder misiniz?

Zerin Abaz: Babam merhum Hacı Bedri Efendi Üsküp doğumlu, Mısırın ad yapmış Elazhar Üniversitesi mezunu, Milli marşımızın yazarı Mehmed Akif Ersoy’un öğrencisi. Osmanlıca ve edebiyat derslerini Mehmed Akif Ersoy’dan almıştır. Elahzar dönüşü Kral Aleksandar ve İsa Bey medreselerinde Arap dili ve edebiyatı, Türkçe ve Osmanlıca derslerini vermiştir. Daha sonraeğitim müffetişi, 1946 yılında Tefeyyüz’de din dersi öğretmeni, din dersi kesilince de bir dönem işsiz kalıyor. Türkiye’ye göç etmeye hazırlanırken 1954 yılında Makedonya Diyanet işleri başkanı görevine tayin ediliyor ve bu görevde ölümüne kadar kalıyor.

Annem Hacı Behice Hanım, İstanbul Fatih medresesi mezunu olan Ohri Müftüsü Raşid efendinin kızıdır. 1940 yılında Üsküp’e gelin gelir. Savaş sonrası bir dönem kadınlara okuma yazma öğretme kurslarında öğretmenlik yapar.

Akan Abdula: Zerin ABAZ son dönemlerde siyasetçi kimliğiyle öne çıkıyor ancak siz herşeyden önce bir eğitimcisiniz. Tefeyyüz’ü, öğrencileri, öğretmenleri, eğitimi özlüyor musunuz?

Zerin Abaz: Benim ilk göz ağrım olan Tefeyyüz okulunda okudum ve çalışma hayatıma ilk olarak 1982 Tefeyyüz’de başladım. O dönem Makedon ve Arnavut sınıfları da vardı. Pedagog olduğum için test ve kayıt işlemlerini ben yapıyordum ve hemen o okuma yılı Tefeyyüz’de 60 öğrenciden 120 öğrenciyi kayıt yapıp 4 Türkçe sınıf açtırdım ve yıllarca bu böyle devam etti. Makedonca sınıfları öğrenci yetersizligi yüzünden kapandı. Arnavut sınıflarında da öğrencilerin çoğu Tefeyyüz’ün yakınında olan Liriya okuluna gittikleri için o sınıflarda da öğrenci sayısında büyük düşüş kaydedildi ve sınıflarda azalma oldu. Tefeyyüz’ü, öğretmen arkadaşlarımı, öğrencilerimin cıvıl cıvıl seslerini çok özlüyorum. Özel hayatımdaki bazı sıkıntılarımı o öğretmen arkadaşlarımla paylaştım. O çok sevdiğim öğrencilerimin sayesinde o sıkıntılarımı hatta unuttum bile diyebilirim. Hepsini çok seviyorum. Ancak ben hem öğretmen arkadaşlarımla hemde öğrencilerle devamlı temas halindeyim. Türk öğrencileri özellikle Tefeyyüz öğrencileri hangi sorunlarla karşılaşırlarsa bana gelip benden yardım araralar, ben de kendilerine edebildiğim kadar yardım etmeye çalışıyorum. Demek oluyor ki Türk Eğitimine hizmetlerim devam ediyor. Yani diplomasideyim ama eğitimde hizmetlerim devam ediyor. Zaten partide Eğitim komisyonu başkanıyım. Diplomaside çok güzel, farklı insanlar, farklı ülkeler, farklı kültürlerle tanışıyorsunuz. Bu çok çekici, ancak okadar dasorumluluğu olan bir kurum, malumunuz Dışişleri Bakanlığı. Bu ortama uyum sağladım, mesai arkadaşlarım tarafından sevilen bir isim olmayı başardım. Tıpkı Tefeyyüz’de ki gibi. Biliyorsunuz, 1994 yılında Vardar gazetesinde hizmetlerim sonucu gazetecimiz Saadet Nebi tarafından “Tefeyyüz’ün hanım ağası” olarak tanımlanmıştım. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Türkiye’li okutman olarak çalışan arkadaşımız Çiğdem Ülker tarafından Birlik gazetesinde “Tefeyyüz’ün Yıldız Çiçeği” olarak tanımlanmıştım. Ünlü yazarımız İlhami Emin iki defa Zaman gazetesinde Makedonya’da Türklüğe hizmet edenler arasında benim ismimi zikretmişti.

Akan Abdula: Tefeyyüz’dan bahsetmişken hemen araya bir soru girsek mi? Teffeyüz’ün binası ile ilgili çok sayıda dedikodu var. “Gitti, gidecek, elimizden alacaklar” diyenler var. Yıllardır bu kuruma hizmet veren biri ve hükümette ortak partinizin bir yetkilisi olarak, ilk ağızdan duymak isteriz. Tefeyyüz binası emin ellerde mi?

Zerin Abaz: Tefeyyüz’ün başında şu anda genç, çalışkan milli şuuru yüksek, çok iyi eğitim almış bir müdür var. Tefeyyüz’ün binasının elden gitmesini ne müdür ne de iktidar ortağı olan Türk Demokratik Partisi müsade eder.

Akan Abdula: Tefeyyüz’ü Tefeyyüz yapan elbetteki binası değil, öğrencileridir. Türkçe eğitim olmasına rağmen, gelecek kaygılarıyla, çocuklarını Arnavutça veya Makedonca eğitime veren anne babalar hakkında ne düşünüyorsunuz, kendileriyle konuşabilme imkanınız olsa, ne derdiniz?

Zerin Abaz: Öğrenci sayısında düşüş var. Bu genelde diğer milletlerde de görülmekte. Bu doğum oranındaki azalmadan kaynaklanan bir durum. Tefeyyüz’de çocuklarını Arnavutça’ya veren veliler yok ancak Makedonca’ya veren veliler var. Onlarla edebildiğimiz kadar konuşuyoruz. Tefeyyüz’ün müdürü Sayın Gönül Bayraktar uzakta oturan çocukları Tefeyyüz’e kazandırmak için minibüs kiraladı. Böylece uzak semtlerde oturan çocuklar Tefeyyüz okuluna gelmeye başladı.Bu öğrenci sorunun aşılması doğrultusunda Teffeyüz öğretmenlerine de görev düşüyor. Bence öğretmenlerin bu konuda daha aktiv rol almaları gerekmektedir.

Akan Abdula: Tefeyyüz’den bahsetmişken, Üsküp Tiyatrosu, Türkçe Televizyon ve Radyo yayınlarıından bahsetmemek olmaz? Sizce ne olacak bu kültür ve medya emekçilerimizin hali?

Zerin Abaz: 2002-2006 yılına kadar MTV’de reformlar yapıldı ancak işyerlerinin azaltılması sorunu yaşanmadı. 2006-2008 yıllarında reformlar devam etti ve işyerlerin azalması sorunu yaşandı. Makedonya Cumhuriyeti meclisine MTV tarafından gönderilen yeni sistematizasyon belgelerinde Televizyonda 5, Radyoda sadece 7 işyeri öngörülmüştü.

TDP Genel Başkanı ve milletvekilleri devreye girip MTV’nin İcra müdürü ve yönetim kurulu başkanıyla görüştü. Devamında MTV konsey üyesi olan Atilla Klinçe’nin de gayretleriyle bu teklif durduruldu. Bugün Televizyonda 16, radyoda 17 kişi çalışıyor.
Bu rakam her nekadar memnun edici değilsede Makedonya meclisine gönderilen sayıdan iki misli daha üstündür. Bu kadroların azalmaması TDP’nin muhalefette olmasına rağmenParlamentodaki TDP milletvekillerinin başarısıdır.

Yine o dönem Türk Tiyatrosu’nun proje durdurulması ve yeni bir alternativin bulunmaması TDP’nin sert tepkilerine neden olmuştur. İster TDP ister MATUSİTEB bu sorunla ilgili panel ve seminer düzenleyip bu sorunu gündeme getirdiler. Seçimler sonrası hükümet ortağı olan TDP özellikle Devlet bakanı Hadi Nezir bunu gündeme getirdi ve bu sorun bakanlar kurulunda tartışıldı. Kültür Bakanı projenin devamını onayladı. Şimdi uluslararası ihale açıldı. İhalede kim en uygun şartları sunacaksa,inşaatini o yapacak ve 2010 yılında inşallah Türk tiyatrosu hakettiği mekana kavuşmuş olacak.

Akan Abdula: Şimdi birazcık güncel görevlerinizle ilgili soru sormak isterim. TDP’nin bir yöneticisi, herşeyden önce bir kadın yöneticisi olarak, hükümette bulunduğunuz bu dönemde öncelikleriniz ne olacak?

Zerin Abaz: Malumunuz TDP 6 yıl içerisinde en büyük hizmeti Makedonya’da Türk eğitimi doğrultusundadır. Hemen hemen her bölgesinde Türkçe okullar açtı. Ancak bu sefer kadro sorunlarıyla karşılaşıyoruz. Hedefimiz, önümüzdeki dönem kadro sorununu ve çok büyük bir problem olan kitap sorununu halletmek. Seçim yasasında daha küçük etnik topluluklara garantili yerler sağlamak, Tarih ve Kültür eserlerin otantikliğini korumak ve Kurşunlu Han’da Türk Kültür merkezinin açılması ana hedeflerimizdir.

Akan Abdula: Bundan 10 yıl öncesine göre, şu anda siyasi ya da kültürel olarak Makedonya Türklerinin durumunda, Türk Demokratik Partisi’nde, ya da sizde bir farklılık, iyiye ya da kötüye doğru bir gidiş var mı? Son seçimlerde TDP oyunu artırdı mı?

Zerin Abaz: 2002 yılından bu yana Parlamentoda üç kez milletvekiliyle temsil ediliyoruz. 2002’de iki milletvekiliyle, son dönem +1 milletvekili ve hükümette yer aldık, 2006 yılında. iki milletvekiliyle, 2008 erken seçimler sonucu parlamentoda bir milletvekili 1 bakan ve hükümet ortağı.

2002 -2008 yılları arasında pasaport ve kimlik belgelerinde kendi ana dilini kullanmak. 21 Aralık Makedonya Türkleri’ne milli bayramın kazandırılması çok büyük bir başarıdır. Belki de balkanlarda sadece Makedonya Türkleri böyle bir milli bayrama sahip oldu..

Azınlıkların haklarını savunacak ajansın kurulması, 200 m2’lik bir mekanın satın alınması. Makedonya’da kendi mekanı olan sadece 4 siyasi parti vardı, 5’cisi de TDP oldu.

Eğitim alanında Makedonya’da Türkçelerini unutmuş soydaşlarımıza Türk dilinde okullar açtık. Koliçan Kırçova, Plasnica. Jupa’da 5-8, Debre’de lise, Radoviş’te lise, Üskup’te iktisad lisesi, Yosip Broz lisesinde birer ek sınıf ,ve diğer bölgelerde Türkçe sınıflar, anaokullar ve çocuk yuvaları açtık.
Bunlarin sayısı 60’ın üstündedir. Bu okul, anaokul ve yuvaların açılması, yeni işyerlerin açılmasını da sağlamış oldu.

Bu dönem içinde TDP çok yoğun faaliyetelerde bulundu. 2002 Parlamenter seçimler 2003‘de olağanüstü kurultay, 2004 Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ayni yıl 6’cı olağan kurultayı, 2005 yerel seçimleri, 2006 Gençlik kolları kurultayı, yine aynı yılparlamenter seçimler, 2007’de 21 Aralık Matusiteb ile birlikte milli bayramın kutlanması, 2008 erken seçimleri, 7 Ekim Gençlik kolları kurultayı. İki kasim 2008 7’ci kurultay hazırlıklarını yapıyoruz. Gördüğünüz gibi TDP yoğun faaliyetlerine devam ediyor.

TDP şimdiki dönem mi yoksa önceki dönemi daha başarılı öncelikle eski döneme bir bakın o dönem neler yapılmış değerlendirin ve yorumunu siz yapın.

Akan Abdula (makturk.com): Kenan Hasip’in 4. kez milletvekili olmasıyla ilgili fikrinizi öğrenebilir miyim? Kendisinin yerini doldurabilecek, vekil olacak başka bir Türk yok mudur?

Zerin Abaz: 1994 yılındaki parlamenter seçimlerde Dr. Kenan Hasip TDP üyesi degilken o dönem TDP’nin üst düzey görevlileri Kenan Hasip’i milletvekili olması için davet etti ve 19 seçim biriminde %28 Türk seçmenin dışında diğer halklarında özellikle Makedonların oyunu alarak milletvekili secildi. O da herhalde Doktor olmasının verdiği otoriteden kaynaklanmış olmalı.

2002 yılında Sayın Erdoğan Saraç’ın istifası sonucu başta Maksut Ali olarak birkaç yönetim kurulu üyesinin ısrarları üzere başkanlık görevine getirildi. Dr.Kenan Hasip’in 2002 yılında milletvekili, 2006’da milletvekili ve hemen 2 yıl sonra 2008 erken seçime giden Makedonya, Kenan Hasip’in yeniden milletvekili olmasını sağladı. Dr.Kenan Hasip’in birkaç kez milletvekili olması onun Genel Başkan olması mahiyetindedir. Ve bu çok doğaldır. Bir partinin genel başkanı olan ancak kendisi değilde milletvekili başka birisinin olduğu istisna bir parti var midir? Bir partinin genel başkanı milletvekili olunca görüşmelerde, anlaşmalarda daha güçlü bir pozisyona sahiptir.. Milletvekili sıfatı yasama organlarında onun siyasi gücünü artırmış olur. Onun için bu gibi tartismalar çok mantıksız..

Akan Abdula (makturk.com): TDP’ye Üsküp aydınları tarafından iletilen en büyük eleştirilerden biri, bölgeselcilikten kurtulamadığı oluyor. Gostivar ve Raptiştah çizgisi hep dominant deniyor. Bu eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Zerin Abaz: 2002 yıli öncesi TDP’nin Genel Başkanı Gostivar’dan, Başkan yardımcısı Raptiştah, GF başkanı Gostivar’dan ve Genel Sekreter Zdunye’dendi.
2002’de Genel Başkan Raptiştah, Başkan Yardımcısı Üsküp, Genel Sekreter Üsküp ve GF Başkanı Üsküp’ten oldu.. Diğer dağılımlar Milletvekili Gostivar, Bakan Zdunye, Bakanvekvekili Ohri, kısa dönem milletvekili Üsküp, Kültür Bakanlığı dahilinde Etnik azınlıkları kültürünü geliştirme dairesi müdüru Üskup, Halk Bankasında başmufettiş Üsküp, Tarım Bakanlığında tarım fonu müdür yardımcısı İştip, Anayasa mahkemesinde üye Resne, Cumhuryet Hakemler konseyinde üye Kırçova. Dağılıma bir bakilirsa 2002’den bu yana iyiye doğru giden bir gelişmegörülmektedir. Muhakkak bunun devamı olacaktır.

Akan Abdula: Geçen bu 10 yolda, davanın “tek adam” zihniyetiyle yönetilecek kadar basit olmadığını herkes kavradı umarım. Davaya eğitim ve kültür kurumları, sivil toplum örgütleri, medya da katılacak ki, dava dava olsun. Ama görüyoruz ki aydınlarımızı saymaya kalksak, iki elin parmaklarını bile geçmiyor? Çoğunun sesi çıkmıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? Kendilerinin inisiyatif almamasına mı, yoksa kendilerine inisiyatif verilmemesine mi? İnisiyatif verme konusunda TDP neler yaptı, neler yapıyor? Gençlere yeterince inisiyatif, fikir paylaşma, uygulama olanağı sağlıyor mu partiniz?

Zerin Abaz: TDP’nin yapısını tanımayan insanlar ve çevreler böyle sorular ortaya atar. Merkez mecliste, Merkez yönetimde, şubelerde %20 üstünde genç kadrolar gerekir TDP’nin organlarında bu sayı %40’ın üstündedir.Özellikle entel kadroların, gençlerin ve kadınların yer almasına önem verildi ve bu konuda büyük bir ilerleme kaydedildi. İster genel çapta ister şubelerde Üniversiteli gençler ve bayanlar yer alıyor. Tabii entel kadrolarımızın hepsi siyasetle uğraşmak istemiyor. Çogu Sivil Toplum Teşkilatlarında yer alıyor. Türk Demokratik Partisi bütün tekliflere, inisiyatiflere açıktır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Akan Abdula: Şahsi fikrime göre, son seçimlerin mağlubu THP oldu. Sizce THP’nin bundan sonra izleyeceği yol nedir. THP destekçilerine karşı TDP’nin tavrıne olacaktır. Özellikle bürokraside görev alan THP’liler ile ilgili tavır ne olacaktır?

Zerin Abaz: Diğer partilerde bu dönem ne olacak o bizi bağlamaz.

Biliyorsunuz bir parti iktidara geldiğinde kadro değişimi yapılır, o doğaldır. O da sadece yönetici kadrolarda yapılır.

Diğer kadrolar ister A parti, ister C parti olsun onlarla TDP uğraşmaz.

Akan Abdula: Daha da güncel mevzuları sormak isteriz. Şu anda TDP’nin içinde çok güçlü bir muhalefet çizgisi var. Kendilerine karşı, sürekli “bizi yıpratmaya çalışanlar var” yaklaşımı sergiliyor TDP tarafından. TDP güncel yönetimi hiç mi hata yapmaz, muhalefet hep kötü niyetli midir? Eğer öyleyse, kim bu “sizi” yıpratmaya çalışanlar? Neden yıpratmak istiyorlar?

Zerin Abaz: 2002 yılından bu yana Parlamentoda temsilde devamlılık sağlayan ve iki dönem Hükumette yer alan bir partiyi yıpratmayi isteyen mutlaka çok olacak cünkü güclü bir Türk Partisi bazı dengeleri bozabilir.Bunu siyasette görmemek mümkün değil. Farklı görüşlere açığız fakat yıkıcı eleştirilere hangi siyaset mutfağından gelirse gelsin var gücümüzle karşı çıkacağız. Çünkü aramıza nifak sokmaya çalışan bazı siyasi güçler Türkler arasından kendine hizmet edecek birilerini bulabilir. İşte bizim bu tür insanlardan büyük sıkıntımız var. Dava yolundan ne ayrıldık ne de ayrılmaya niyetimiz var.

Akan Abdula: Son Üsküp şubesi seçimleri ile ilgili, ismini bile yazmaya cesaret edemeyen bir takım kişilerin yazdığı e-mailler dolanıyor internette. Bu hayli yakışıksız e-mailin birinde, sitemiz referans gösteriliyor. Bu bizi hayli rahatsız etmiş durumda. İlk ağızdan duymak isteriz, Üsküp şubesi seçimlerinde ne oldu? TDP’ye yöneltilen “Kenan Hasip’in kontrolünde, şubeyi hayli yetersiz/eğitimsiz kişilerin kontrolüne geçirdiler” eleştirileri hakkında ne düşünüyorsunuz?Bu söylenenler doğru mu?

Zerin Abaz: Üsküp Şubesi Başkanlığına 4 yıl önce arkadaşlarımın ısrarı üzere geldim.
9 kişilik yönetimi kurdum. Yönetimin 6’sı genç zamanında benim çok sevdiğim ve değer verdiğim ögrenclerdi.. Bugün onlardan biri başka bir isim altında internette beni ve meclise giren arkadaşları yalan yanlış sözlerele suçluyor. Kim olduğunu tahmin ediyordum ve tahminlerimde yanılmadım. Kim olduğu belli oldu. O gençlerden 2’si hariç diğerleri hiç ama hiç çalışmadı. Her toplantıda kavga ve kışkırtma. Gazi Baba , Çayır ve Merkez Belediyesinde şube açılma kararı alındı, sadece Gazi Baba şubesini görevlendirdiğimiz genç arkadaşımız görevini yerine getirdi. Diğerleri hiç ilgilenmedi bile. Parti yenileme kaydı için yine sadece iki genç ve meclisteki diğer arkadaşlar koştu, yine bu gençler gayret göstermedi.

Sadece kendileri imza atmış, ailelerinin tek bir imzası bile yok.Ancak o kişiler seçim günü kendilerine oy verilmesi için hem babalarını, hem kuzenlerini hem de kardeşlerini getirmişlerdi.21 Aralik milli bayram kutlamalariyla ilgili yine hiç biri koşmadı. Seçimlerin tarih belirlenmesi ve aleni olması teklifi şubeden geldi, ben sadece onların teklifine saygı duydum. Yeni üyeler geldi. Prosedüre uygun bir şekilde üyelikleri kabul edildi. Üye olmaya gelenlerin arasında Türk’ten başka milliyete mensup olan tek bir kişi bile yoktu. Büyük bir kalabalık vardı. Tabi onların arasında birçoğu eski TDP üyesiydi.

Üsküpteki seçimler demokrasi havası içinde geçti. Başka bir bölgede daha demokratik bir seçim yapıldığını sanmıyorum.

Bana karşı seviyesiz propaganda yapılmasına rağmen büyük bir oy oranıyla Üsküp şubesi meclisene seçildim. Bu firsattan faydalanarak bana oyunu veren Üsküp Türklerine sonsuz teşekkürlerimi arz ediyorum.
Ben Türkçüyüm, milliyetçiyim diyenler acaba Türklük için ne yaptılar? Sadece “ben Türküm, Türkçüyüm” demek yetmiyor, maalesef yetmiyor.

Bana gelince, bugün Koliçan Köyünde Türkçe konuşuluyorsa, Türkçe dilinde okul açıldıysa bunun mimarı bizzat benim. Hatırlarsın Akan’cim 1994 yılını. Sen o dönem öğrenciydin. Koliçan köyü çocukları okula Türkçe okumak için geldiklerinde onlara Tefeyyüz’ün kapılarını kim açtı. Boykot sırasında Tefeyyüz okulunda 3 gece yerlerde yatan velilere ve öğrencilere kim eşlik etti? Eğitim bakanının emirlerine kim karşı koydu ve buna benzer daha nice hizmetler nasıl oldu da bu kadar çabuk unutuldu?

Son dört yılda ben TDP Üsküp başkanıyken Koliçan’da Türkçe okul, Türk dilinde iktisad okulu, Türk dilinde yuva, Yosip Broz lisesinde 1’er ek sınıf kuruldu. Bunların yanısıra işyerleri açıldı. Bunlar dört sene içinde sadece Üsküp’te eğitim alanında yapılan hizmet ve faaliyetler. Diğer faaliyetleri saymaya kalksam yer kalmaz. Peki bunlar hepsi hiçe sayılıyor. Efendim, neden Üsküp meclisine Ali seçilmiş, Veli seçilmemiş. Sonuç itibariyle her ikisi de Üsküplü ve Türk. Ama sorun şu ki, şahsi çikar ve benlik davası olmuş herşey. Ben yoksam diğerleri niye olsun davasına dönmüş herşey.Ve adını bile yazmaya cesaret edemeyen kişilerin yalan dolan mektuplarıyla karalma kampanyaları.

Meclise eğitimsiz kadrolar girmiş diyorlar. Eh pes doğrusu! 29 Meclis üyesinden 21’i Üniversite ve üstü.
Bunlardan 8’i kadın. Kadınların mesleklerine gelince, biri bilim doktoru, disişleri bakanlığında görevli. Biri diş hekimi, sağlık bakanlığında görevli. Biri hukukçu, çalışma ve sosyal bakanlığında görevli. Biri yargıç, Halk Bankası başmüfettişi. Biri ingilizce öğretmeni, Tefeyyüz’de görevli. Biri Türk dili ve edebiyati mezunu, Hisar Turizm’de çalışıyor. Biri coğrafya yükseklisansı mezunu, hükümette müşavir. Biri Türk dili ve edebiyati mezunu, gazeteci.

Seçilen beylere gelince. Biri Tefeyyüz okulunun müdüru. Biri Türk Tiyatrosu müdürü. Biri işadamı ve Matib başkanı. Biri Köprü Derneği eski başkanı. Biri Kültür Bakanlığında müdür. Biri Tıp doktoru ve Tıp fakultesinde öğretim üyesi. Biri beden öğretmeni ve Tefeyyüz’de görevli. Biri koordinatör ve Devlet Bakanı Hadi Nezir’in kabinesinde görevli. Biri polis akademisi mezunu ve içişleri bakanlığında görevli. Biri Türk dili ve edebiyati mezunu ve bir kamu şirketinde görevli. Biri Türk dili ve edebiyatı mezunu ve işadamı. Biri hukuk fakultesi öğrencisi. Biri Elektrik idaresi kurumunda memur.Biri uluslararası ilişkiler mezunu ve maliye bakanlığında görevli.

Acaba Makedonya’nın hangi şubesinde bu kadar eğitimli kadrolar yer alıyor? Ya da zamanında yer almış? TDPnin bütün organlarında %20’si kadın %20’si de genç kadrolardan oluşması gerekir. Üsküp şubesinde yer alan meclis üyelerinin %30 u kadın ve %70’i de genç kadrolardan oluşmaktadır. Üsküp şubesi başkanı 28 yaşında üniversite mezunu ve master öğrencisi. Internette karalama yazısını yazan kişiyi ben sadece ve sadece Allah’a havale ediyorum.

Akan Abdula: Üsküp şubesi yıllardır sorunlu. Partinin ilk kuruluşundan beri bu böyle. TDP’nin Saraç sonrası yönetiminin ilk dönemlerinde sakinleşti derken, yeniden aynı noktaya dönüldü? Değişim vaatleri sizce yerine getirildi mi?

Zerin Abaz: Değişim vaatleri fazlasıyla yerine getirildi. Şu anda şube pırıl pırıl kadrolara sahip. Üsküp bu gibi kadrolarla daha çok başarılara imza atar.

Akan Abdula: Kendinizi 5 yıl sonra nerede görüyorsunuz? TDP'de daha da aktif politika güdeceğinizi söyleyebilir miyiz? Yeni görevlere talip olacak mısınız?

Zerin Abaz: Ben dava insanıyım. Bana hangi görev verilirse verilsin, şimdiye kadar olduğu gibi yerine getiremeye hazırım. Önümüzdeki dört yıl içinde profesyonel projemizi çevreleyip tamamlayacagız ve TDP diğer güclu partiler arasında yerini alacaktır.

Akan Abdula: Sizce siyasal ve soysal açıdan gelecekte Makedonya Türk gençlerini neler bekliyor?

Zerin Abaz: Güçlü bir parti olan Türk Demokratik Partisinin içinde siyaset yaparlarsa siyasal açıdan parlak bir gelecek bekliyor demektir kendilerini.

Akan Abdula: Gençlik kollarınızda özellikle TDP Gençlik forumunda olanlar çok tatsız. Dondurulmuş bir görev sözkonususydu. Bir görevi dondurmak ne anlama gelir?Sonra kurultay oldu. GF’nin bugünkü faaliyetlerini nasıl değerlendirirsiniz? Geleceği ne olacak?

Zerin Abaz: GF nin başkanı benim teklifim hatta ısrarlarım üzerine o görevi kabul etti. Ve açıkçası ilk dönem çok çalıştı ve çok başarı elde etti. Ancak parlamenter seçimler sonrası pasifleşti ve başkalarin fikirlerine ve yönlendirmelerine uyarak muhalefet yapmaya başladı. Türk dünyasi gençlik kurultayında gençler arasında da büyük tartışmalar olunca, GF şubelerinden gelen imzalar sonucu önce GF Başkanlığı donduruldu, kurultay yapılıncada, GF başkanlığını kaybetti..

Akan Abdula: Son siyasi sorumu soruyorum, söz!Hep Anavatan burdaki evlatlarını unutuyor eleştirisi yapılır? İlk ağızdan duyalım, Anavatanımızın ilgisi nasıl Rumeli Türklerine?

Zerin Abaz: Ben Anavatan buradaki evlatlarını unuttu eleştirisiyle hemfikir değilim.1993 yılından bu yana Rumeli’denbinlerce çocuk sadece TC burslusu olarak Türkiye’de öğrenim gördü ve görüyor, bunun yanısıra “TİKA” buradaki Türkler’e eğitim, kültür ve diğer alanlarda her nevi yardımlarını sunuyor. TC Büyükelçiliğimizin okullarımıza dağıttığı bilgisayar ve her nevi görsel araçlar v.s. gibi yardımlar Anavatanın buradaki evlatlarıyla çok yakından ilgilendiğinin göstergesidir.

Akan Abdula: Siyaset dışında, kişi olarak nasıl birisisiniz? Sizi siz yapan nedir?

Zerin Abaz: Siyaset dışında, çocuklarıma, aileme bağlı, kitab okumayı, seyahat etmeyi, televizyon seyretmeyi, dostlarımla görüşüp dosthane sohbet etmeyi, seven biriyim. Beni ben yapan mücadeleciliğim, yardımseverliğim ve en önemlisi Türklük şuurumdur.

Akan Abdula: Bu yoğun gündeminiz içinde bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz!

Zerin Abaz: Ben teşekkür ederim, başarılar dilerim.





HABER

Makedonyalı Türklere Mecliste İlave Sandalye
makturk 01.02.2006

Makedonya Meclisi tarafından yapılan bir açıklamada, Meclis Başkanı Lyupço Yordanovski'nin ABD'ye elçi olarak atanması yüzünden, Üsküp'ten Türk Demokrat Partisi (TDP) adayı olarak gösterilen Zerin Abas'ın, milletvekili saflarına gireceği ifade edildi. Bu şekilde TDP'nin mecliste üçüncü milletvekili olacak.

Bu arada, TDP Genel Başkanı Kenan Hasip başkanlığındaki heyet, geçen haftadan itibaren TDP şubelerini ziyaret ediyor. Hasip ve heyeti TDP çalışmalarını bizzat şube yetkililerine ve üyelerine anlatarak, üyelerinin sorunlarını dinliyor.

30 Ocak Pazartesi akşamı TDP'nin Üsküp'teki merkez şubesinde yapılan toplantıda, yaşanan sorunların yanı sıra elde edilen başarılar da dile getirilerek, TDP'nin Makedonyalı Türklerin toplanabileceği tek siyasi çatı olduğu ifade edildi.

Not: (YD Haber)




HAKKINDA YAZILANLAR

Ve Bizim Kızlar
Saadet Nebi
timebalkan 18 Ekim 2018

Dünya Kız Günü olarak kutlandı. Bundan hareketle, Üsküp –‘Tefeyyüz’- Sekiz yıllık okulundan yıllar öncesi mezun olan, bugün ise Türkiye Cumhuriyeti’nde faaliyetleriyle başarılara imza atan kızlarımızdan bahsetmek istiyorum…

Tabi ki Dünya Kızlar Günü derken – Türk Tarihinde Kadınlar- hakkında neler yazıldığını araştırmayı ve Siz değerli -Time Balkan- okurlarına aktarmayı uygun buldum. Böylece bazı önemli bölümleri aktarırken, şunu da belirteyim, Memleketimin kızları her nerde olursa olsunlar, kendi çapında yapmış oldukları çalışmalarında gözde başarılara imza attıklarını da vurgulamak isterdim.. Evet, bir gerçek varsa o da kadının başarısı ülkesinin önemli değerin aynası olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Hiç kuşkumuz olmasın erkeklerimiz kadar kadınlarımızın başarıları da yaşamımızın ayrılmaz parçası olduğunu da unutmayalım…

Tarihte Türk Kadını hakkında araştırma yapmayı uygun buldum. Yıllar öncesi ‘BİRLİK’ gazetesinde yazdığım yazılar arasında ‘HANIMAĞA’ başlıklı bir köşe yazım var. Merak edenler gazeteyi araştırıp, yazımı okuyabilirler. Sözünü ettiğim yazım için o zamanlarda – Tarihte Türk Kadının yeri- bir tarihi belgeye rastladım…

Yıllar sonra yeniden –Tarihte Türk Kadını- hakkında bilgi edinmek amacıyla Ansiklopedik kaynakları araştırmaya başladım. Tarihte Türk Kadını Ansiklopedisi ne diyor:- -‘ İlk çağlardan beri Türk Kadını erkeğinden hiçbir dönem ayrı düşünülmemiştir. Sürekli erkeğin tamamlayıcı unsuru olmuş.’–Türk – Tengrilcilik inancına göre –Kadının yeri, han ile hatun yer ile Gök’ün evlatları ve birbirinden ayrılmazlar. Bundan hareketle Türkler için KADIN KUTSALDIR.

-OĞUZ KAĞAN destanına göre, Oğuz’un eşlerinden biri, Nurlu bir ışıktan, ve Kutsal bir ağaçtan meydana gelmiş, inancı verilmiştir…

-TÜRK’lerin BOZKURT Destanında, yok olmak üzere olan TÜRK soyunun devamını sağlamış KADINLARDIR.

-BİLGE KAĞAN, Orhun kitabelerinde Türk Kadına Hitabesi: ‘- Sizler, Anam, Katun, Büyük Anneler, Hala, Teyzelerim, Prenseslerim’-…

Türk kültüründe Destan Kahramanları iyi ata binen, iyi savaşan, iyi kılıç kullanan kadınlar her zaman eşinin yanında onunla eşit yürümüş birlikte savaşlara katılmışlardır…

Eski bir Atasözü Der:- Birinci zenginlik SAĞLIK, ikinci zenginlik iyi bir ‘ KADIN’dır. Türk töresine göre: Savaşta kadınların düşman eline geçmesi büyük bir utanç sayılırdı. Kadının yüceliği Altay dağlarının en yüksek tepesine ‘- KADIN BAŞI’ – İSMİ verilerek yaşatılmıştır.

Bu anlatıyı neden yazdım. Yazımın giriş bölümünde çalıştığım ‘BİRLİK’ gazetesinde – HANIMAĞA- başlıklı köşe yazımın olduğunu da vurguladım. Evet sözünü ettiğim yazımı o dönemde Üsküp’ün – TEFEYYÜZ- sekiz yıllık okulu pedagogu Zerrin Abas’ın faaliyetlerindeki başarısını anlatmıştım. Başarılı genç bir kadın olarak Zerrin Abbas’ın çalışmaları hiç ama hiç aksamadı. Başarıdan başarıya giden Zerrin Abbas, son görevi de İstanbul’daki Makedonya Cumhuriyeti Başkonsolosluğu olmaktadır. Ülkemizi tanıtarak yaptığı faaliyetleri ise takdire şayandır…

… Zerrin Abbas, Biz Makedonya kadınlarının gururu olsa gerek, sadece biz kadınların değil de, memleketim Türklerinin de gururudur aynı zamanda…

… Derken günümüzde kimseden yardım almadan sayısı çok genç kadınlarımızın başarılarını her gün sosyal medyada olsun, yazılı basında olsun görebiliyoruz. Demek ki, çalışmalarında başarılı kadınlarımız dünyanın değerli unsurları olduklarını yaptıkları eserleriyle tasdik etmektedirler…

… Zerrin Abbas’ın başarısından söz ettiğimde, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nde kimseden yardım almadan kendi çabalarıyla değerli yerlere ulaşmış yakinen tanıdığım birkaç kadından söz etmek istiyorum…

… Reyhan Gorbil, bugün Ankara Devlet Operasında, değerli soprano. İlk, orta ve lise eğitimini Üsküp’te almış ve Belgrad, Güzel Sanatlar Fakültesi –Şan –Opera solisti sanatçısı ve Şan Pedagogu olarak mezun oldu. Eğitimini aldıktan sonra, 1994 yılından bugüne kadar Türkiye Devlet Opera ve Balesinde solist olarak çalışmaktadır. Sahnedeki opera faaliyetleri için birçok ödüle layık görülmüştür. 2014 yılından ise Ankara Devlet Opera ve Balesinde Sanat Danışmanı görevinde bulunuyor…

… Doç. Dr. Sevil Bülbül Üsküp Üniversitesi Felsefe Fakültesi Sanat Tarihi ve Arkeoloji bölümünden mezun. Yüksek Lisans ve Doktora Tezini Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yapıyor. İlgi Alanları Makedonya Osmanlı Mimarisi ve Sanatı, Kültürel Mirasın Tanıtımı. Bugün Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Turizm Fakültesi’nde Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği Fakültesinde öğretim üyesi ve aynı zamanda Farabi koordinatörü ile bölüm başkanı yardımcısı…

… Ve ‘Elveda Rumeli ‘ dizisindeki rolüyle unutulmaz bir başarıya imza atan Filiz Ahmet. Üsküp Güzel Sanatlar Akademisi Tiyatro Bölümünden mezun. Bir dönem Üsküp Türk Tiyatrosunda oyuncu olarak sahnedeki başarılarından sonra Türkiye Cumhuriyetindeki birçok dizi ve filmlerde değerli faaliyetlerde bulunmuş. Bugün Filiz Ahmet rol aldığı filmlerdeki başarısı için değerli ödüllere de sahiptir. ..

… Bilge Emin Türkiye’nin gözde tiyatrolarında yönetmen çalışmalarıyla ün kazanmayı başarmıştır. Ankara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Sinema Ana Bilim dalından sonra Üsküp –Kiril Metodiy – Dram Sanatları Fakültesinde Rejisörlük Bölümünde Yüksek Lisans eğitimini alıyor. Günümüzde Türkiye Tiyatro Sahnelerindeki rejisörlük çalışmalarına devam ediyor…

… Ve Sema Ali Erol Üsküp Dram Fakültesi Dramaturji bölümünden mezun oluyor. 2008—2018 yılları arasında televizyon dizi senaryoları çalışmaları yapıyor. Şimdiye kadar dokuzdan çok Televizyon Senaryosuna imza atan Sema Ali Erol, başarılarının ürününü TV dizilerinin izlenmelerinden alıyordur.

Burada kızlarımızdan bahsederken, şunu belirtmek isterdim ki, hepsinin bir ortak noktası var, o da Üsküp’ün çok kıymetli sekiz yıllık ‘TEFEYYÜZ’ okulundan mezun olmaları ve aynı zamanda hepsinin de SANAT dalındaki çalışmalarını sürdürmeleridir. Dolayısıyla bu yazımda kendilerinden bahsetmek için bu önemli bir neden oldu. Sözünü ettiğim kızlarımızın çalışmaları ve çalışmalar sonucunda imza attıkları başarıları için tabi ki burada bahsetmek inanın ki yerim müsait değil. Umarım bir gün, birer birer hepsini de takdim edebileceğim yazıları yazar, Sizlere daha yakından tanıtma fırsatım olacaktır…

… Derken şunu belirtmek isterdim, ülkeleri dışında Türkiye Cumhuriyeti’nde kendi faaliyetleriyle önemli yerlere ulaşan başka kızlarımız yok mu? Elbette ki var, doktorumuz, profesörümüz, öğretmenimiz var, ancak bahsettiğim bu kızlarımızın ortak noktalarının SANAT olduğundan dolayı kendilerini tanıtmayı uygun buldum. Türkiye Cumhuriyetinde önemli çalışmalara imza atan tüm kızlarımız bizim gururumuz. Ne mutlu ki bugün gözdemiz olan- TEFEYYÜZ- mezunları okullarının değerli bireyleridir. Umarım okulumuzdan ileride de böyle kadroların başarılı adımlarını görürüz… İyi ki varsın ‘TEFEYYÜZ’ . Böylesi çalışkan, kızlarımızın başarıları aynı zamanda OKULUM Senin ve oradaki, tüm öğretmenlerin (hayatta olmayanların Ruhları Şad Olsun)de başarısıdır aynı zamanda. Sen var oldukça eğitimdeki sesimiz de hep var olacaktır.
Macaristan’da uzun süre yaşadıklarından dolayı, Fransa’da Macar adıyla çağrılırlar.
görsel


kendilerine özgü giyinişleri ve konuşma biçimleri olan, başıboş ve haylaz takımından kimse, kabadayı, serseri, hayta.
Rüyada Badem Yemek
Rüyada badem yemek, uzun, güzel ve mutlu yaşamaya, hiçbir sağlık sorunu ile karşılaşmamaya ve daima afiyette olmaya işaret eder. Rüya sahibinin sakin, huzurlu ve rahat bir hayatı olacağı, geçim derdinin de olmayacağı anlamına gelir. Geniş rızık sahibi olmaya, kazançlı işler yapmaya, işlerde başarı elde etmeye ve çok çalışmanın karşılığını zengin olarak almaya rivayet edilir.

Rüyada Badem Yediğini Görmek
Rüyada badem yediğini gören kişi kısmet alacak demektir. Rüya sahibinin ticarette şansının çok açık olacağı, bu sayede yüzünün güleceği, kazancının ve mallarının çoğalacağı şeklinde yorumlanır. Kişi, maddi olanaklarının artmasıyla birlikte psikolojik olarak da kendini çok iyi hissedecek ve bedenindeki tüm ağrılardan da kurtulacak demektir.

Rüyada Badem Şekeri Yemek
Rüyayı gören kişinin tatlılık ve hoşluk içinde yaşayacağına, ağız tadını, keyfini ve rahatını yerine getirecek hayırlı gelişmelerin meydana geleceğine, elinin bollaşacağına, yaşam koşullarının iyileşmesi sayesinde de çok lüks bir hayatı olacağına tabir edilir.

Rüyada Çağla Badem Yemek
Rüya sahibinin hayatını hak yolunda makbul olan işler yaparak kazandığına alamet eder. Doğrudan şaşmadan, başkasının hakkına göz dikmeden, iftira etmeden, haksızlık yapmadan, yalana dolana, hileye fesada karışmadan güzel ve hayırlı bir hayat yaşamaya, bu yoldan da hiç sapmamaya delalet eder.

Rüyada Taze Badem Yemek
Yakın zamanda gelecek toplu bir kazanca işaret eder. Rüyayı gören kişinin hiç hesapta olmadığı halde eline geçecek ve kendisi için çok da iyi olacak bir para alacağına bunun da pek çok derdine şifa olacağına işaret eder.

Rüyada Kabuklu Badem Yemek
Kabuklu badem zorlukla elde edilecek gelire ve rızka rivayet edilir. Rüyayı gören kişi yaşamını idame ettirmek için ağır şartlarda ve uzun saatler çalışmak zorunda kalacaktır diye yorumlanır.
görsel




Güçlü Bir Yaşam İçin Öneriler

Hayatın anlamı nedir?

İnsan kendini nasıl geliştirir?

Umutsuzluk nasıl aşılır?

İçimizdeki öz nasıl ortaya çıkar?

Çevremiz bizi nasıl etkiler?

Kime akıl danışılır?

Yaşam neleri ödüllendirir?

Zihin nasıl işler?

“Biz” olmak için neler yapılmalıdır?

Doğan Cüceloğlu, yalnızca psikoloji kariyeriyle değil, insan hayatına dokunan ve insana dair her hikâyeden şifa çıkarabilen bilgeliğiyle bu coğrafyanın en önemli ilim insanlarından biri. Seksen yılı aşkın ömrünün bir birikimi olarak, şimdi herkesin merak ettiği “hayati” sorulara en samimi cevaplarını sunuyor. Herkes gibi aslında o da hâlâ savaşıyor, keşfediyor, hayata değer katıyor.
Kendi değerini olduğundan aşağı gösteren, başkalarını küçük görmeyen, büyüklenmeyen (kimse), engin gönüllü, mütevazı, tevazulu.
görsel


Türkiye ve Ortadoğu üzerine önemli çalışmalarıyla tanınan usta gazeteci Stephen Kinzer, Ezber Bozmak’ta ABD’nin Ortadoğu politikasına dair bir tartışma açıyor. Öncelikle Amerikan “ezberini” hatırlatan Kinzer, Amerika’nın Ortadoğu siyasetinin Soğuk Savaş’tan bu yana değişmediğini, Suudiler ve İsrail’le uyumlu bir biçimde geliştiğini anlatıyor. Daha sonra ise ABD’nin mevcut siyasetini farklılaştıracak yeni bir güzergâh ve işbirliği haritası çiziyor. İran ve Türkiye’nin 20. yüzyıl tarihlerini yeniden ele alarak, bu iki ülkenin söz konusu yeni yapılanma içinde anahtar rolleri olduğunu ileri sürüyor.

ABD’nin Ortadoğu politikasını İran ve Türkiye merkezli düşünmesi gerektiğini düşünen Kinzer, geçmişteki hatalı politikaları, süregiden tutumları ve kendini tekrar eden söylemleri başkalaştıracak, ezber bozacak, sil baştan başlatacak bir işbirliği politikası hakkındaki tasarımlarını aktarıyor. Türkiye tarihinin “dışarıdan”, Amerika’dan nasıl göründüğüne dair bir yorum olmasının ötesinde Kinzer’in kitabı, Türkiye’nin bölgesinde bir aktör olarak nasıl anlaşıldığını da gösteriyor.

Ezber Bozmak, Ortadoğu barışı ve geleceği hakkında İran ve Türkiye’yi önemseyerek yapılmış bir siyaset revizyonu önerisi. Obama sonrası Amerika imgesinin bir örneği... Dikkat çekici ve tartışmacı bir “global siyaset” kitabı. Hemfikir olup olmamak bakımından değil, Türkiye’nin nasıl göründüğünü, nasıl yorumlandığını öğrenmek bakımından önemli, bu kitap.
Vücutta omurganın, kaburgaların ve göğüs kemiğiyle bunları saran kasların oluşturduğu kalp ve akciğerleri koruyan boşluk
Rüyada Bademcik Görmek
Rüyada bademcik görmek, pek çok farklı yoruma sahiptir ki özellikle kendi bademciklerini görmek ruh halinin bugünlerde dengesizleşebileceğini, kişin kendisini ifade ederken bazı çelişkilere düşebileceğini bildirir. İş yaşantısındaki gelgitlerin, kazancın tutarlı olmayışının ve bu düzensizlikten dolayı yaşanan sıkıntının işaretidir. Bademcik iki kişi arasında kalmak, bir seçim yapmakta zorlanmak demektir. Genç kişilerin kendilerine sevdalı iki kişiden ötürü duygusal karmaşa yaşayacağına, bu kimselerden birini seçmek için zorluk yaşanacağına delalettir. Duygularda ve davranışlarda fazla abartıya kaçıldığı zamanlar olduğunu, bu yüzden çevrede zaman zaman olumsuz intiba bırakıldığını, bunun iş yaşantısında kişiye karşı güvensizlik oluşturduğunu bildirir.

Rüyada Bademciklerini Aldırmak
Ev hayatını yeni baştan düzenlemek, işe yaramayan eşyalardan kurtulmak yahut ihtiyaç sahiplerine vermek, geliri ve harcama dengesini yeniden oluşturmak demektir. Rüya sahibi hem özel hayatını, hem iş hayatını belli bir programa, düzene oturtarak bu konuda hissettiği baskılardan kurtularak daha az stresli günler geçirecektir. Bademcik aldırmak kişiye külfet haline gelen bir işten kurtulmak, yük oluşturan bir insandan uzaklaşmak, özgürleşmek manasına da gelir.

Rüyada Bademciklerin Şişmesi
Bademciklerinin şiştiğini görenler aile üyeleri ile bazı konularda zıt fikirler nedeniyle uzlaşamayacaklar demektir. Eğer bir miras veya mal paylaşımı, gayrimenkul alımı gibi durumlar söz konusu ise ailenin diğer fertleri ile şimdilik ortak bir zeminde buluşmanın zor olacağını tabir eder. Rüya sahibinin düşüncelerinin arkasında durmasını ancak zamana ihtiyacı olduğunu, sabırla hareket etmezse bu meselenin çok daha uzun zaman süreceğini ifade eder.

Rüyada Bademcik Görmenin Psikolojik Yorumu
Başkalarından kaynaklanan sorunların varlığına yorumlanır ve kişinin kendisini yakın tanıdığı insanlar tarafından aldatılmış hissettiğine, kendisine yalanlar söylendiğine inandığını tabir eder. Ani değişimler yaşandığını ve bu değişikliklerin neticelerinin kişide hayal kırıklığına yol açtığını ifade eder. Bazı durumlarda kişinin hislerinde yanıldığını, olan biteni nesnel olarak değerlendirmekte güçlük çektiğini de delalet eder.
görsel
Bal Ülkesi Film Konusu
Filmde arıcılık ile uğraşan Hatice'nin hikayesi anlatılıyor. Hatice Muratova Makedonya'da nüfusunun çoğunu göç nedeniyle kaybetmiş bir köyde yaşamakta. Kent hayatı ile arasına mesafe koyan Hatice'nin yaşamı, istemese de dahil olmak istemediği piyasa dinamikleri ile kesişiyor. Çekimleri üç yıl süren film, günümüz koşullarında insan ve doğa arasındaki bağın nasıl olabileceğini yeniden yorumluyor Bal Ülkesi Oyuncuları
Yapım Yılı: 2019
Yapım Yeri: Makedonya
Vizyon Tarihi: 31 Ocak 2020Bal Ülkesi (Honeyland)
görsel


İsmi Serkan Kurtuluş. İzmir’de 60 kişilik organize suç örgütünün lideri. Suriye savaşının başladığı dönemde MİT tarafından Suriye’ye gönderilen bir isim. Düşürülen Rus uçağının pilotunu öldüren isimlerden birisi.

Suriye’de bir müddet kaldıktan sonra İzmir’e geri dönüyor. 15 temmuz sonrası Mit ve emniyetin kendisine “fetöcüleri kaçırma” görevi verdiğini, bu kapsamda birçok esnafı kaçırarak şantaj ve tehditle onlardan para topladığını itiraf ediyor.

Gasp, yağma, tehdit, silahlı tehdit, adam yaralama, adam kaçırma, çırılçıplak soyup resim çekerek şantaj yapma olayları çoğalıp şikayetler artınca hakkında soruşturma açılıyor. İzmir 3. Ağır ceza mahkemesinde içinde istihbarat müdürü ve Akp il bşk yard olduğu dava devam ediyor.

Soruşturma derinleştikçe Serkan Kurtuluş’un derin ve kirli ilişkileri ortaya çıkıyor. Serkan Kurtuluş ifadesinde İzmir İstihbarat Şubesi eski Müdürü Kudret Dikmen ve AKP il başkan yardımcısı Ahmet Kurtuluş ile ortaklaşa çalıştığını itiraf ediyor.

Serkan Kurtuluş, polis müdürü olan Kudret Dikmen’in “fetö” operasyonlarında gözaltına alınacak kişilerin listesini kendisine verdiğini, kendisininde “seni dosyadan çıkaracağız” vaadiyle bu isimlerden 200 bin ile 1 milyon TL arasında para aldığını itiraf ediyor.

İddianamede, gözaltı listesinde bulunan müşteki İ.G.’nin polis süsü verilmiş örgüt üyeleri tarafından kaçırılarak alıkonulduğu, bir süre sonra çıplak fotoğraflarının çekilerek serbest bırakıldığı ve baskıyla iki kez para alındığı ifadeleri var.

Serkan Kurtuluş’un operasyon listesinde yer alan iş adamlarına giderek (Y.P isimli iş adamı) “Cemaate 8. ayda operasyon yapılacağını, ‘100 bin dolar vermesi halinde aklanacağını, gözaltı listesinin elinde olduğunu, istihbarat müdürünün arkadaşı olduğunu” söylediği ifadeleri var.
Genel olarak bebek ve çocuklarda ortaya çıkan angelman sendromu genetik bir hastalıktır. Yaşanan belirtilere mutlaka çok dikkat edilmeli ve buna göre erken tanı ile beraber tedavi gerçekleştirilmelidir. Ele alınması gereken bazı çözüm yöntemleri üzerinden uzman doktor kontrolü altında tedavi sağlanır. Üzerinde durulması gereken ciddi hastalıklardan biri olarak öne çıkıyor.

Belirtileri şunlardır:

- Emeklemede sorunlar yaşarlar,

- Zeka geriliği yaşanır,

- Gelişim bozuklukları ortaya çıkar,

- Konuşma zorluğu çeker,

- Dengede durma problemi Yaşar,

- Kollarda ve bacaklarda titreme meydana gelir,

- Devamlı olarak gülümser ve hatta kahkaha atar,

- Devamlı mutlu olma hali,

- Heyecanlı kişilik,

- Belli aralıklarla nöbetler yaşanır,

- Sert hareketler gösterir,

- Kafanın arka bölümünde düzlük bulunur,

- Kafatası küçüktür,

- Kolları sürekli havada tutma eğilimi gösterir,
görsel

Yüce zihinler kimi zaman ellerinde henüz bir kanıt ya da iddia olmadan gerçeği tahmin edebilirler. Sizin, kanıtlayamasanız da, doğru olduğuna inandığınız şey nedir?

Cevaplar, sadece bilimin teorik sorunlarını değil, aynı zamanda hayatımızın temel alanlarını da kuşatan geniş, renkli, akıl gıdıklayıcı bir yelpaze oluşturuyor.

Akıllarda beliren hayati soruların başlıcaları şunlar: Evren nereden geldi? Yaşam nereden geldi? Akıl nereden geldi? Dünya dışında yaşam ya da akıllı yaşam var mı? Zaman gerçekten var mı? Dil, bilinçliliğin bir gereği mi? Hamam böceklerinin bilinci var mı? Kuantum mekaniğinin ötesinde bir teori var mı? Kanıtlayamadığımız şeylere inanmak bize gerçekten de seçilimsel bir avantaj sağlıyor mu?

Ve tabii yeni yaklaşımlar kendini gösteriyor: Yeni bir doğa felsefesi doğuyor; fizik sistemlerini anlamanın yepyeni yolları, kim olduğumuza, insan olmanın anlamına dair temel varsayımlarımızın çoğunu sorgulayan fikirlere dair yeni düşünce sistemleri doğuyor.

İlginç bir nokta; bu parlak beyinlerin cevaplarında karamsarlıktan iz yok neredeyse; okurları şaşırtacak iyimser bir hava hakim. Kimi, insanın sanıldığı gibi çekirdeğine dek çürümediğine inanıyor. Kimileri ise insanlığın iyiye doğru gidebileceğine bile inanıyor. Kitabın geneline yansıyan apaçık his ise, merak duymaktan gelen katıksız haz.

Bilimciler, bu kitapta, kanıtlarla konuşma kuralının dışına çıkıyor. Ama bu, bilimi ihlal eden bir tutum da değil. Boş günlerini değerlendirmeye çalışan profesyonellerin eğlencelik fikirleri de değil. Birbirinden çok farklı alanlardan gelen katkılar, sağlam bir bilimsel sezginin ruhunu yansıtıyor; açık görüşlü, sınırlamalardan uzak, entelektüel açıdan oyunbaz, kuvvetli birtakım tahminler. Cevapların çoğu, çeşitli çalışma alanlarına dair bir tür geleceği öngörüyor.

109 parlak beyin, bütün bu problemleri, bilimin uzmanlık isteyen dilinden kaçınarak ele alıyor ve çeşitli disiplinler arasındaki bilgi alışverişini sıradan okurun anlayabileceği bir dille yürütüyor.
görsel

Atlantis'ten, El Dorado'ya; Camelot'tan Semerkand'a kadar kayıp kıtalar, yok olan uygarlıklar...
Yer altı krallıkları, hiç bulunamayan adalar...
Yüzlerce fotoğraf, harita ve gravürle akıllardan silinmeyecek, büyüleyici bir eser...

Kayıp dünyalar; yüzyıllardır saklı hazinelerin koruyucuları, mitolojik altın çağların tanıkları, bilgeliğe dair sırların tapınakları olan topraklar olarak görülmüştür. Bu efsanevi uygarlıklar ardında bazen bir iz, birkaç parça eşya ya da muhteşem kalıntılar ve gizemli işaretler bırakmıştır. Kayıp Dünyalar Atlası ise bu efsanelerin izinde, zihnimizi hala büyüleyen, mitoloji ve bilimin sınırlarını zorlayan medeniyetleri adeta yeniden canlandırıyor. Eserde Afrika, Okyanusya, Asya ve Amerika kıtaları da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki efsanevi dünyaların ve kayıp uygarlıkların keşif maceraları inceleniyor. İtalyan gazeteci-yazar Roberto Giacobbo imzalı Kayıp Dünyalar Atlası; bu kadar çok kayıp medeniyetin öyküsünü bir arada bulabileceğiniz, belki de tek koleksiyon çalışması.

Dünya tarihine ışık tutan bu eşsiz eserle; gökyüzüne uzanan piramitlerden, Mayalar'ın kayıp şehrine; dünyanın en eski anıtlarından, hüzünlü güzellik Tac Mahal'e kadar ulaşılmaz olarak görülen topraklara uzanan bir maceraya yelken açacaksınız. Okurları farklı çağlar ve coğrafyalar arasında bir yolculuğa çıkaracak olan ve görselliğiyle büyüleyen Kayıp Dünyalar Atlası; gizemlere ve kayıp uygarlıklara ilgi duyan herkesin mutlaka kütüphanesinde olması gereken bir eser.