görsel


Kan grubu mucidi.

Avusturyali Doktor Karl Landsteiner kan ile ilgili arastirmalar yapmaya basladigi siralarda bilim dünyasina göre bir kisinin kirmizi kan hücreleri baska kisilerin kani ile karistirildiginda kümelesirse bu bilinmeyen bir hastaligin habercisiydi. Oysa Landsteiner farkli kisilerin farkli kan tipleri oldugunu düsünüyordu.
Karl Landsteiner: Kan grubu mucidi
02 ARALIK 2015, ÇARŞAMBA
Karl Landsteiner, 14 Haziran 1868 yılında Viyana'da doğdu. Bir hukuk doktoru ve tanınmış bir gazeteci olan babası Leopold Landsteiner Karl 6 yaşındayken vefat etti. Karl, annesi Fanny Hess tarafından yetiştirildi. Yaşıtlarına göre erken yaşlarda okul hayatına başlayan Karl, her zaman başarılı ve parlak bir öğrenci oldu.

1885 yılında Viyana Üniversitesi'nde tıp alanında eğitim almaya başladı. Henüz öğrenciyken biyokimyasal araştırmalar yaparak kan bileşenlerine diyetlerin etkisi üzerine bir makale yazdı.

1891 yılında tıp fakültesinden mezun olduktan sonra 5 yıl Münih’te çeşitli laboratuvarlarda çalışmalar yaptı.

1896 yılında Viyana’da Hijyen Enstitüsünde Max Von Gruber‘in asistanı oldu.
1898-1908 yılları arasında Viyana Üniversitenin Patolojik Anatomi bölümünde asistan oldu. Burada morbid fizyolojisi ve anatomisi üzerine çalışmalara başladı. Menenjitin bakteriyel nedenini bulan profesör A. Weichselbaum ve pnömokokları keşfeden Fraenckel ile birlikte çalışmaları oldu.

Landsteiner, kan grupları ve bağışıklık alanındaki öncü çalışmalarıyla tanındı. 17.YY’dan beri bilinen insandan insana kan nakli uygulaması, çoğu kez ölümle sonuçlandığından 19. yy sonlarında pek çok ülkede yasaklanmıştı. Kan naklindeki ölüm nedenlerini araştırmaya başlayan Landsteiner, tüm ilgisini alyuvarlar ile kan serumu arasındaki antijen-antikor tepkimelerine yöneltti. Uzun laboratuvar çalışmaları sonucunda 1901'de, alyuvarlarda A ve B adını verdiği iki tür antijen (aglütinojen) bulunduğunu gösterdi. Kan serumunda bulunan ve her biri bu antijenlerin yalnızca birine özgü olan antikorları da (aglütinin) anti A ve anti B olarak adlandırdı. Daha sonra, bu antijenlerin ve antikorların varlığına ya da yokluğuna göre insanda en az üç kan grubu olduğunu gösterdi; bu grupları A, B ve O olarak adlandırdı. Bir yıl sonra, A ve B antijenlerinin ikisini birden taşıyan ve AB antikorları içermeyen AB grubunu buldu. Kan nakli sırasında farklı kan gruplarının kullanılması ile ortaya çıkabilecek aglütinasyon reaksiyonlarına dikkat çekerek; kan naklini sıradan bir uygulama haline dönüştürmüş ve bağışıklık kimyasının doğuşunu da hazırlamıştır.

1908’de Viyana’daki Wilhelm Kraliyet Hastanesin'de görev aldı.

1908 yılından itibaren yaklaşık on yılını çocuk felci (Poliomyelit) çalışmalarına adadı. Bu hastalıktan ölmüş bir çocuğun beyin omurilik sıvısını maymunlara enjekte ederek hastalık yapıcı etkenin bir virüs olduğunu ilk kez Landsteiner açıkladı. Böylece Poliomyelitin immünolojisi ve sebepleriyle ilgili bugünkü bilgilerimizin temelleri atıldı.
1911 yılında, Viyana Üniversitesinde Patolojik Anatomi Profesörü oldu. 1919 yılına kadar burada morbid anatomi ve immünoloji üzerine çeşitli çalışmalar yapıp makaleler yayınladı. Haptenleri keşfederek Wasserman reaksiyonuna yeni bilgiler ekledi ve frengi immünolojisi hakkında yeni bilgiler ortaya çıkardı. Paroksismal Hemoglobinüri ile ilgili bilgilere katkıda bulundu. 1916 yılında Helen Wlasto ile evlendi ve bu evlilikten bir oğlu oldu.

Birinci dünya savaşından sonra 1919 yılında ülkesinden ayrılıp Hollanda'ya gitti. Üç yıl La Haye’deki bir hastanede çalışmalarını sürdürdü. Burada farklı hayvan türlerinin hemoglobinlerinin serolojik özgüllüğü, anafilaksiyi uyaran protein ile konjugatları ve yeni bulduğu haptenler ile ilgili 12 makale yayınladı.

1922 yılında, Newyork’taki Rockefeller Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nde çalışmaya başladı. 1929 yılında bu ülkenin uyruğuna geçti. 1939’da emekliye ayrılmasına rağmen ölene kadar bu enstitüde araştırmalarını sürdürdü.

1930 yılında, kan gruplarına ilişkin çalışmaları nedeniyle Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü'nü aldı.

1940’da Wiener ile birlikte adını deneylerde kullanılan rhesus maymunundan alan Rh faktörünü buldu. Rh aglütinojeninin varlığına göre pozitif ya da negatif olarak adlandırdı. Yeni doğanlarda ölümle sonuçlanan sarılıkların sebebinin de anne ile bebeğin Rh uyuşmazlığı olduğunu gösterdi. Landsteiner’in çalışmaları adli tıbbın gelişmesine de katkıda bulundu. Babalık ve cinayet davalarında kan gruplarının birebir kanıt olmasını sağladı.