görsel
Cinsiyet, İslâm ve Türk Cumhuriyetçiliği
Nancy Lindisfarne, Türkiye’de saha çalışması yapmış bir antropolog. Bu kitabında Richard Tapper ile beraber Eğridir kasabasında yaptıkları saha araştırmasına dayanarak, cinsiyet, İslâm ve devlet arasındaki ilişkileri inceliyor; İslâm’ın sıradan insanlar için ne anlama geldiğini, yaş, cinsiyet ve toplumsal sınıf farklarının insanların dinle olan farklı ilişkilerini nasıl etkilediğini bulmaya çalışıyorlar. Yüzyıl başında yapılan düğünlerle bugünküleri, kadın mevlitleri ile erkek mevlitlerini karşılaştırarak Eğridirlilerin, kültürel dönüşümü ve sınıf farklılıklarını nasıl yaşadıklarını ortaya koyuyorlar. Temel tezleri, dinî ve siyasi uygulamaların, cinsiyetten bağımsız düşünülemeyeceği; kurumlaşmış İslamî uygulamaların, devlet tarafından Türk İslâmı’nın doğru biçimi olarak dayatıldığı ve laik milliyetçiliğin, tıpkı İslâm gibi, fundamentalist bir potansiyel taşıdığı. Kitabın ilk kısmında Nancy Lindisfarne, en iyi “biz bize benzeriz” cümlesiyle ifade edilebilecek Türk ayrıksıcılığını ele alıyor. “Taşralılık” da diyebileceğimiz ayrıksıcılık, Türk halkını ve devletini, bölgesel ve küresel değişimin tarihinin dışına atıyor. Lindisfarne, bu söylemi besleyen milliyetçiliğin ve laikliğin, etnografik, kuramsal ve yöntemsel bir eleştirisini sunuyor.
Cinsiyet, İslâm ve Türk Cumhuriyetçiliği
Nancy Lindisfarne, Türkiye’de saha çalışması yapmış bir antropolog. Bu kitabında Richard Tapper ile beraber Eğridir kasabasında yaptıkları saha araştırmasına dayanarak, cinsiyet, İslâm ve devlet arasındaki ilişkileri inceliyor; İslâm’ın sıradan insanlar için ne anlama geldiğini, yaş, cinsiyet ve toplumsal sınıf farklarının insanların dinle olan farklı ilişkilerini nasıl etkilediğini bulmaya çalışıyorlar. Yüzyıl başında yapılan düğünlerle bugünküleri, kadın mevlitleri ile erkek mevlitlerini karşılaştırarak Eğridirlilerin, kültürel dönüşümü ve sınıf farklılıklarını nasıl yaşadıklarını ortaya koyuyorlar. Temel tezleri, dinî ve siyasi uygulamaların, cinsiyetten bağımsız düşünülemeyeceği; kurumlaşmış İslamî uygulamaların, devlet tarafından Türk İslâmı’nın doğru biçimi olarak dayatıldığı ve laik milliyetçiliğin, tıpkı İslâm gibi, fundamentalist bir potansiyel taşıdığı. Kitabın ilk kısmında Nancy Lindisfarne, en iyi “biz bize benzeriz” cümlesiyle ifade edilebilecek Türk ayrıksıcılığını ele alıyor. “Taşralılık” da diyebileceğimiz ayrıksıcılık, Türk halkını ve devletini, bölgesel ve küresel değişimin tarihinin dışına atıyor. Lindisfarne, bu söylemi besleyen milliyetçiliğin ve laikliğin, etnografik, kuramsal ve yöntemsel bir eleştirisini sunuyor.