Organik Yiyecekler Gerçekten Daha Sağlıklı mı?
Anneannem sık sık “nerde o eski domatesler!” derdi, anneannem gibi büyüklerin çoğuna göre; suni gübre icat edilmiş, bütün tarım ürünleri bozulmuştu. O zamanlar organik kelimesi, bugün kullanıldığı anlamda kullanılmazdı.



Sonra organik beslenme furyası çıktı. Peş peşe filanca hanımın çiftlik ürünleri, falanca beyin bahçe ürünleri ismiyle organik adı altında satılan ürünler mutfaklarımıza girdi; sadece organik ürünlerin satıldığı semt pazarları kurulmaya başlandı. Bunlar yaygınlaşınca bu defa ne organiktir ne organik değildir tartışması başladı. Organik ürünü organik olmayandan ayırmanın yollarını öğrenmeye çalışırken kafalarımız iyiden iyiye karıştı. Organik beslenmeye çalışmak, pek çok handikapla karşılaşmamıza yol açtı: Öncelikle organik ürünler, muadillerinden çok daha pahalıdır. Fiyat engelini aşıp, organik beslenmeyi seçsek de tamamen organik beslenmeyiz. Çünkü hem her tür ürünün organiği bulamayız hem de dışarıda yediklerimizin organik olmasını garanti edemeyiz. En büyük handikap ise organik ürünlerle ilgili her daim içimizde taşıdığımız kuşkudur: Organik diye satın aldıklarım gerçekten organik mi ve hepsinden önemlisi organik beslenmek gerçekten daha mı sağlıklı?



Bağımsız bilimsel araştırmalar, organik beslenen insanlarla beslenmeyenlerin sağlık durumları arasında dikkate değer bir fark bulmuş mu diye merak ediyorsanız, cevabın özetini burada bulabilirsiniz. Daha detaylı bilgi almak isterseniz kaynaklar bölümünde yer alan bilimsel makaleleri okuyabilirsiniz.

Organik gıdaların daha doğal, daha sağlıklı ve daha çevreci olduğu yönünde köklü bir inancımız var. Detaylara girmeden önce konu ile ilgili temel kavramı açıklayalım.

Organik Nedir?
Organik teriminin anlamı, ülkeden ülkeye değişir. Yani bir ürüne organik denilebilmesi için dünya genelinde uzlaşılmış kurallar henüz belirlenmemiştir. Bunun da ötesinde organik adı altında satılan ürünlerin çoğu, tam organik değildir. Örneğin Kanada’da, etiketinde organik yazan ürün, %90-95 arasında organik bileşen içerir. Eğer “organik maddelerle üretilmiştir” ibaresi yer alıyorsa ürünün %70-80 arasında organik olduğu anlaşılır. Eğer tam organikse bu defa etikette %100 organik ibaresi yer alır. Ancak bizim ülkemizde sadece “organik” ibaresi kullanılıyor.

Genel olarak organik gıda; GDO (genetiği değiştirilmiş) tohum, sentetik pestisit (zirai böcek ilaçları) ve suni gübre kullanılmadan üretilen ürünlere denir. Organik tarımda üreticiler, geleneksel tarım yöntemlerini kullanırlar. Peki acaba organik gübre, genetiğine müdahale edilmemiş tohum ve izin verilen pestisitler kullanılarak üretilmiş tarım ürünlerini yemek, sağlığımız üzerinde fark edilir bir etkiye yol açar mı? Yoksa organik olduğu için fazladan ödediğimiz paralarla satın aldığımız şey boş bir umut mu?

Sağlık açısından organik ürünler;
Doğal olanın sağlıklı olduğuna inanılır. Çok sayıda araştırma organik gıdalarda antioksidan seviyesinin çok daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bitkiler kendini korumak için antioksidan üretirler. Bu antioksidanların bazıları tıpkı pestisit gibi bitkiyi böceklerden (zararlılardan) korur. Organik bitkilerde daha yüksek seviyede antioksidan olmasının nedeni, organik olmayan ürünlerde bu görevi sentetik pestisitlerin yerine getirmesidir. Antioksidanların sağlığımızı olumlu etkilediği kabul edilmekle birlikte bunların vücudumuz tarafından ne kadar kullanıldığı ve ne kadar etkili olduğu bilimsel topluluklar arasında tartışmalı bir konudur.

Besleyicilik açısından organik ürünler;
Organik yiyeceklerin besin değerleri ile ilgili kanıtlar karışıktır. Organik yiyeceklerde C vitamini ve omega-3 yağ asitleri bakımından biraz daha zengin olduğunu öne süren çok sayıda çalışma vardır. Bununla birlikte bu fark o kadar küçük bir farktır ki sonuçlara yansımaz. Hatta bir çalışmada yiyeceklerin etkisini incelemek için bir grup çocuk, sadece organik besinlerle beslenmiş, diğer gruptaki çocuklar normal muadil ürünlerle beslenmiştir. 10 günün sonunda organik gıdalarla beslenen çocukların idrarında organofosfat konsantrasyonunun daha yüksek olduğu görülmüştür. Organofosfat seviyesinin yüksekliği, nörolojik problemlerle ilişkilidir ancak neyse ki çocuklardaki seviye nörolojik klinik bir hasarın başlamasına neden olacak kadar yükselmemiştir.

Sonuç olarak; bilimsel çalışmalar, besleyicilik bağlamında organik gıdaların daha iyi olduğunu gösteren kanıtlar bulamamıştır. Ancak göz önünde bulundurulması gereken esas gerçek; meyve ve sebze tüketmenin nasıl yetiştirildiklerinden bağımsız olarak, insan sağlığı açısından faydalı olduğudur.

Doğallık açısından organik ürünler;
Organik yiyecek almanın ardındaki esas motivasyon toksinlerden kaçınmaktır. Yani organik beslenmenin esas amacı sentetik zirai ilaçlardan ve suni gübreden korunmaktır. Organik beslenerek bu bir ölçüde sağlanır. Ancak organik tarımda da pestisit kullanılır örneğin sıcak kül sabunu ve bitkisel yağlarla üretilen pestisitler. Ancak kuşkusuz bunlar da toksiktir. Bir maddenin toksisitesi, kaynağına değil konsantrasyonuna bağlı olarak belirlenir. Doğal pestisitlerin kullanıldığı organik tarım ürünü elmalar, organik olmayan çiftliklerden gelenlerden daha toksik olabilir. Yani zehir nasıl üretilirse üretilsin zehirdir, önemli olan maruz kaldığımız zehrin miktarıdır.

Pestisitler sağlımızı tehdit eder. Dünyanın her yerinde vatandaşlar, hükümetlerinden gıda güvenliği kontrollerini sıkılaştırmalarını talep etmelidir. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde, tarım ürünleri piyasaya çıkmadan önce pestisit seviyesinin ölçüldüğü testten geçirilir ve sadece kabul edilebilir miktarda pestisit içeren ürünler, pazara çıkabilmektedir.

Tarım ürünleri ile ilgili bir diğer ve önemli risk; bakteri ve mantarların varlığıdır. Ancak bu bağlamda, organik ve organik olmayan tarım ürünlerinin taşıdığı risk eşittir.

Çevrenin korunması açısından organik tarım;
Ekoloji uzmanı olan Michael Clark ve David Tilman, organik tarımın çevreye etkisini incelemek için yüzlerce üretim kaynağını incelemiştir. Yapılan çalışmada, etki üç parametre dikkate alınarak ölçülmüştür: Sera gazı emisyonu, enerji tüketimi ve arazi ihtiyacı. Ancak sonuçta hangi yöntemin çevre için daha iyi olacağına karar verilememiştir. Organik çiftliklerde enerji tüketiminin daha az olmasına karşın sera gazı emisyonu bakımından bir fark bulunamamıştır. Organik çiftliklerde daha az pestisit kullanılmıştır ancak öte yandan arazi ihtiyacı daha fazladır.

Bu çalışma, organik tarımın çevre için daha iyi olduğu klişesini yıkmış ve her iki yöntemin iyi taraflarının korunduğu yeni bir yöntemin geliştirilmesi gerektiğinin anlaşılmasını sağlamıştır. Bilimin bundan sonraki görevi, daha sağlıklı yiyecekleri daha verimli şekilde üretmemizi sağlayacak kombinasyonu sunan yeni yöntemler geliştirmek olacaktır.