Kemal Karpat, bir göçmen olarak, çalışmalarında, göçün insanlar üzerindeki etkilerine yoğunlaştı ve bu dönemde bir de kitap hazırladı. Ayrıca, bu çalışmalarının arkasında bir başka düşüncenin daha olduğunu belirtiyor: “Modern anlamda Türk ulusunun oluşumu hakkındaki en güçlü görüş bu oluşumun Cumhuriyetle başladığı düşüncesi. Ama ben, göçler sayesinde bu başlangıcın çok daha derinlere, eskilere gittiğini, yani bugün meydana çıkmış olan bu toplumun, çok değişik safhalardan geçerek bugünkü duruma geldiğini düşünüyordum. Bunu, söylememin sebebi şudur: Çalışmalarım sırasında göçlerin insan üzerinde, şehir üzerinde, toplum üzerinde vs nasıl etki yaptığını fiilen gördüm. Tarihte olaylar birbirine bağlanarak gelişir. Bu dinamik ve çok yönlü, çok taraflı bir anlayıştır. Yani işin içine; sosyoloji, ekonomi, din, vb değerler giriyor. Eğer siz bir ideolojiye yahut da önceden kabul edilmiş bir fikre saplanırsanız ve ille belirli bir olayı o kafanızdaki modele yerleştirmek isterseniz, netice yanlış olur. Onun için mesele, bir dinamik yöntemle tarihin bugüne nasıl bağlandığını anlamak ve anlatmak. Nihayet beni çok etkileyen ve belki de hayatımda en önemli metot arayışına yol açan mesele, az gelişmişlik meselesiydi.”


Karpat, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk yarısına da tanıklık etmiş, Türkiye’nin geçirdiği gelişim süreçlerini tarihçi duyarlığıyla hem içeriden hem de dışarıdan izlemiştir. Tarihçi kimliğinin yanı sıra siyasal ve sosyal bilim alanlarında yaptığı çalışmalarla da dünyada tanınmaktadır. Kendisi dünyanın her köşesine gitmiş, çeşitli üniversitelerde dersler vermiş, uluslararası saygın kuruluşlarda bilimsel toplantı ve seminerlere katılmıştır. Düşünce dünyasında derin izler bırakmış, eserleriyle bilimsel bir otorite olarak kabul edilmiştir.