Patriyarka kavramı feminizmin ikinci dalgasının başlarından itibaren çeşitli biçimlerde tartışılageldi. Gerek kavramın nasıl kullanılması gerektiği konusunda gerekse bizzat kullanılmasındaki sorunlara ilişkin çeşitli fikirler ileri sürüldü, sürülmeye de devam ediyor. Başlangıçta özellikle Kate Millett ve Shulamith Firestone’un kullandığı şekliyle patriyarkaya itiraz kimi sosyalist feministlerden geldi: Patriyarka ya geçmişte kalmış bir ilişki biçimini, salt baba otoritesini ifade eden bir kavramdı; ya da bugüne ilişkin olarak kullanıldığında ise tarih-aşırı bir nitelik yüklenmiş oluyordu kavrama. Günümüzde de özellikle çeşitli Marksist/sosyalist feministler bunun gibi ve başka gerekçelerle eleştirir patriyarka kavramını: Bazılarının gözünde patriyarka adeta erkeklerin tarih-aşırı bir egemenlik güdüsü olarak varsayılmaktadır; başkaları ise patriyarkanın bir sistem olarak tahlil edilememiş olduğunu ileri sürer.