(22 OCAK 1931 – 18 KASIM 2003)

görsel


Viyanalı Bayan Elfriede, gençliğinde de pek yufka yürekliydi. Hatta, üst katta oturan kadınla çocuğunu koca dayağından kurtarmak amacıyla, adamın intiharını kolaylaştıracak kadar. “Karımı, çocuğumu dövmekten kendimi alamıyorum. Trenin önüne atlamaya çalıştım ama, bir türlü cesaret edemedim” demişti de, Bayan Elfriede “Durun hemen geliyorum” deyip, fırlatıvermişti. Hazırladığı “özel kokteyl”i bir solukta deviren adamcağızın çırpınışlarını gören olmamıştı tabii. “Bu hayattan bıktım, elveda” yazılı kağıt parçası, polisin işini kolaylaştırmıştı. 59 yaşındaki Erwin’in cenaze töreninde, Bayan Elfriede çok ağlamıştı. Tıpkı, birkaç yıl sonraki “Cici Babası” Otto Reinl’ın cenazesinde ağladığı gibi.

Otto, kimsesi olmayan yaşlı bir erkekti. Şeker hastasıydı, bakıma muhtaçtı, Euglucon adındaki ilacı her gün almak zorundaydı. Elfriede, “Size bakarım, benim eve taşının” dediğinde çok sevinmişti. Elfriede, Euglucon’un içinden çıkan prospektüsü okuyunca daha çok sevindi. Otto’nun ilacını, her gün aynı saatte verecek kadar titizdi, her gün bir önce kinden daha fazlasını verecek kadar da sinsi. Otto, zaman zaman bilincini kaybedip hastanelik olduğunda, “Şekeri fazla düşmüş serum takar, hallederiz” dediler. Günün birinde Otto ölüverdi. Otopsi yapıldı yapılmasına da, kimsenin aklına, bedeninde Euglucon ya da insülin aramak gelmedi. 1986″-da Elfriede iki şey öğrendi; Euglucon’un fazlası öldürür ve otopsiyi yapanlar, Euglucon aramıyor.

Elfriede, kendinden birkaç yaş küçük kondüktör Rudolf Blauensteiner ile evlendiğinde artık 55 yaşındaydı. Altı yıl boyunca, sabah kahvesini, akşam çayını hep elleriyle hazırladı. Rudolf, çayını da, kahvesini de tek şekerli içerdi. Şekerin yanı sıra bir tablet Euglucon yuttuğunun farkına varamadı. Bu altı yılda 13 kez komaya girdi. “Şekeri düşmüş, serum takar, hallederiz” dedi doktorlar. 10 Ağustos 1992’de Elfriede sıkıldı. Artık yatalak olmuş kocasına son bir kahve hazırladı. “Rudi’ciğimi, Cici Babam’ın yanına gömmek isti yorum” diye tutturdu. Cesedini yaktırdı, küllerinin bulunduğu çanak toprağa verilirken, bayılıncaya dek ağladı.