Viyana’nın ünlü kumarhanesini, 1994’ten bu yana en az 1600 kez ziyaret edip 18 milyon Avusturya Şilingi bırakan Elfriede, 2001 baharında, evvelki cinayetlerin hesabını vermek üzere, yeniden hakim karşısına çıktı. Avusturya yasalarının öngördüğü en ağır cezayı almıştı zaten, ceza evine geri döndü. 2003’te bir Viyana hastanesinde beyin tümöründen öldüğünde, 72 yaşındaydı.
BANYODA BİR ÇIPLAK CESET

İlana, seksenin üzerinde erkek başvurdu. Bayan Elfriede, aralarından posta emeklisi 76 yaşındaki Alois Pichler’i seçti. Alois’in hali vakti yerindeydi, yaşlıydı, 91 yaşındaki rahibe ablası dışında kimsesi yoktu. 1995 yılı Ekim ayının başında Elfriede adamın evine taşındı, ayın 20’sinde kapının önünde bir ambulans duruyordu. O güne değin hiç bir sağlık sorunu olmayan Alois’in kan şekeri, aniden düşmüştü.

Aradan bir ay geçip, Alois bir türlü ölmediğinde, Elfriede ona Euglucon’un yanı sıra Anafranil (anti depresan bir ilaç) vermeye başladı. Baktı bir sonuç yok, avukatını çağırdı. Alois’in, bütün mal varlığını Elfriede’ye bıraktığını gösteren sahte bir vasiyetname hazırlattı. Sonra halsiz düşmüş adamcağızı birlikte banyoya taşıdılar. Küvete sokup soğuk suyla yıkadılar, oracıkta bırakıp, camı çerçeveyi açtılar, dışarıdaki 15 santim kara aldırmadan, kumar oynamaya gittiler.

Aksilik bu ya, o gece Alois’in rahibe ablası, yanına birkaç din görevlisini daha alıp, kardeşini ziyarete geldi. “Merak ettim, arkadaşlarla duaya geldik.” Kardeşini küvetin içinde kaskatı gören rahibenin dua edip etmediği belli değil ancak ertesi sabah kardeşi Alois’in mezarlığa değil, dosdoğru Viyana morguna götürülmesini sağladığı muhakkak.


1 Aralık 1995’teki törende, Elfriede her zamanki gibi şık. Dudak rujunun kırmızısına uygun gülü, tabutun üzerine bırakırken ağlayıp durdu. Mezarlıktan eve dönerken gazetesi vereceği ilanı hazırladı: “Dul, yalnız, yer değiştirebilir…” Elfriede, iki şeyi hesap etmemişti: Alois’in malını mülkünü yeğenine bıraktığı gerçek bir vasiyetnamenin ortaya çıkacak ve ikinci otopsi materyallerinde Anafranil’in etkin maddesinin kolayca bulunacağını.

30 Eylül 1997’de Elfriede, Alois Pichler’i öldürmekten ömür boyu hapse mahkum oldu. Onunla birlikte sadece avukatı değil, bir ay içinde 1100 tablet Euglucon ve 200 tablet Anafranil satın almasını sağlayan reçeteleri yazan genç pratisyen hekim de, demir parmaklıkların arkasını boyladı.
84 yaşındaki kimsesiz Bayan Fransizka Köberl mutluydu. Yan komşusu Elfriede, “Kocam öldü, yalnızlık bana zor geliyor. Yanınıza taşınsam, hem size bakar, hem oyalanırım demişti. Elfreide’nin komşusuna nasıl baktığını tahmin eder siniz herhalde. Banka hesaplarındaki parayı üzerine geçirme noter huzurunda vasiyetini imzalattı, ne kadar mülkü varsa ölümünden sonra kendisine kalmasını sağladı.

Elfriede, yaşlı kadını öldürünceye kadar biraz zorlandı. Sütlü kahvedeki Euglucon miktarını ne kadar artırırsa arttırsın, Fransizka’ya bir şey olmamasına şaşıp durdu. Kadının gün boyu çikolata, şekerleme atıştırdığını, böylelikle düşen şekerini yükselterek kurtulduğunu sonunda fark etti. 15 Aralık 1992’deki cenazesinde çok ama çok ağladı.

İki yıl sonra Elfriede, pahalı giysiler ve mücevherleriyle, Viyana’nın Kaertner Caddesi’nde kumarhaneye dönüştürülmüş Esterhazy Sarayı’nın daimi müşterilerinden biriydi. Bir üzüntüsü vardı: Yalnızlık. Tabii bir de, elindeki paralar bitince ne yapacağı kaygısı. Bir ilan metni hazırladı, gazeteye gönderdi: “Dul, sadık hayat arkadaşı ve hemşire, hali vakti yerinde dul ile huzurlu yaşlılık özleminde.”

64 yaşındaki emekli Friedrich Döcker ile bu ilan sayesinde tanıştılar. Hatta evlendiler de. Üç gün sonra tapu dairesinin yolunu tuttular. Adam, evini Elfriede’nin üzerine geçirtti. Sabah kahvesine Euglucon kattığını hayal bile etmedi. Friedrich Döcker 11 Haziran 1995’te öldü. Gazetenin biri, ölümünden dört gün önce, evet yanlış okumadınız, dört gün önce bir ilan yayınladı: “80’in üzerinde misiniz? O zaman bana yazın. Dul, 63 yaşında, 1.62 boyunda, bakımlı, baba-kız sevgili arıyorum, yer değiştirmem mümkün.” Üç beş güne kalmadan Friedrich’in öleceğini bilen Bayan Elfriede, bir sonraki kurbanını aramaya başlamıştı bile. Yer değiştirecek olan, o değildi elbette.
(22 OCAK 1931 – 18 KASIM 2003)

görsel


Viyanalı Bayan Elfriede, gençliğinde de pek yufka yürekliydi. Hatta, üst katta oturan kadınla çocuğunu koca dayağından kurtarmak amacıyla, adamın intiharını kolaylaştıracak kadar. “Karımı, çocuğumu dövmekten kendimi alamıyorum. Trenin önüne atlamaya çalıştım ama, bir türlü cesaret edemedim” demişti de, Bayan Elfriede “Durun hemen geliyorum” deyip, fırlatıvermişti. Hazırladığı “özel kokteyl”i bir solukta deviren adamcağızın çırpınışlarını gören olmamıştı tabii. “Bu hayattan bıktım, elveda” yazılı kağıt parçası, polisin işini kolaylaştırmıştı. 59 yaşındaki Erwin’in cenaze töreninde, Bayan Elfriede çok ağlamıştı. Tıpkı, birkaç yıl sonraki “Cici Babası” Otto Reinl’ın cenazesinde ağladığı gibi.

Otto, kimsesi olmayan yaşlı bir erkekti. Şeker hastasıydı, bakıma muhtaçtı, Euglucon adındaki ilacı her gün almak zorundaydı. Elfriede, “Size bakarım, benim eve taşının” dediğinde çok sevinmişti. Elfriede, Euglucon’un içinden çıkan prospektüsü okuyunca daha çok sevindi. Otto’nun ilacını, her gün aynı saatte verecek kadar titizdi, her gün bir önce kinden daha fazlasını verecek kadar da sinsi. Otto, zaman zaman bilincini kaybedip hastanelik olduğunda, “Şekeri fazla düşmüş serum takar, hallederiz” dediler. Günün birinde Otto ölüverdi. Otopsi yapıldı yapılmasına da, kimsenin aklına, bedeninde Euglucon ya da insülin aramak gelmedi. 1986″-da Elfriede iki şey öğrendi; Euglucon’un fazlası öldürür ve otopsiyi yapanlar, Euglucon aramıyor.

Elfriede, kendinden birkaç yaş küçük kondüktör Rudolf Blauensteiner ile evlendiğinde artık 55 yaşındaydı. Altı yıl boyunca, sabah kahvesini, akşam çayını hep elleriyle hazırladı. Rudolf, çayını da, kahvesini de tek şekerli içerdi. Şekerin yanı sıra bir tablet Euglucon yuttuğunun farkına varamadı. Bu altı yılda 13 kez komaya girdi. “Şekeri düşmüş, serum takar, hallederiz” dedi doktorlar. 10 Ağustos 1992’de Elfriede sıkıldı. Artık yatalak olmuş kocasına son bir kahve hazırladı. “Rudi’ciğimi, Cici Babam’ın yanına gömmek isti yorum” diye tutturdu. Cesedini yaktırdı, küllerinin bulunduğu çanak toprağa verilirken, bayılıncaya dek ağladı.